Polis muhabirliği yaptığım yıllardı. Neredeyse elinde büyüdüğüm üstat Avni Anıl, ne zaman karşılaşsak şöyle 'polisiye' sorular sorardı bana: - Pekişubeyedeiniyormusunevladım? - İnmez miyim hocam. Soğanın cücüğü orası zaten. - Nasılyani? - Yani orada müdürlerden, amirlerden, memurlardan çevre yapacaksın ki iş atlatasın, atlamayasın.
DİŞBİLEYENLER - Silahdataşıyormusun? - Yok Allah göstermesin. - Niyeki? - Gazetecinin ne işi olur silahla? - Amadostvardüşmanvar.Çokkintutan,dişbileyenolursizeşimdi. - Olur elbet ama bunları tek tek vuracak, vuruşacak halimiz de yok ki. Sonra gülerek sırtımı okşar şımartırdı: - Aferin.Bensenidenemekiçinsordum."Bakalımnedüşünüyorbizimhaylaz?"dedim,öğrenmekistedim.Aferin.
ESKİDEN... Önceleri bu tarz sorgularını şaşırarak dinler yanıtlardım. "Alemin en önemli bestecisi, bir duayeni olarak koskoca Avni Anıl niye böyle silahlı, külahlı, coplu, mahpuslu sorular sorar ki?" derdim. Sonra bir gün daha da şaşırarak öğrendim ki Avni Hoca polismiş eskiden.
HORGÖZLEBAKMA Yani o duygu yüklü, meşhur, her devirde tek geçilen, ölümsüz Türk sanat musikisi eserlerini bize kazandıran adam polismiş tahmin edebilir misiniz? Mesela; AkşamınOlduğuYerde,BirazKülBirazDuman,NeYeşiliNeSiyahıGözümdeHepGözleriVar,MihrabımDiyerekSanaYüzVurdum,ÖyleDudakBüküpHorGözleBakma diyen şarkıları yazan adam bir polismiş iyi mi?
SIRABENDE Bunu öğrenince sorguculuk sırası bana geldi tabii ki. Röportaj teklif edip, evet cevabını alınca oturdum karşısına anlattırdım eski günlerini. Aşağıya yazdım, okursanız ne ala oh!..