Panik bozukluk çoğu zaman başka hastalıklarla karıştırılabilir. Bunların başında ise kalp rahatsızlıkları gelir.
Panik atak sırasında psikiyatri dışı bir birime başvuran hastayı değerlendiren hekim, çoğu kez bu yakınmaları açıklayabilecek fiziksel bir hastalık saptayamaz. Hastaya "önemli bir hastalığı bulunmadığını, kalbinin veya diğer organlarının sağlam olduğunu" söyler ve durumunun "sinirsel" olduğunu belirtir. Haftalar ilerledikçe hastada daha başka panik atakları da görülür ve kişi bunların nedenini saptamada yetersiz kalarak, kendisinde nedeni bilinmeyen ciddi bir fiziksel hastalık bulunduğu varsayımından hareketle, kesin tanı için uygun bir uzman aramaya başlar. Yineleyici tıbbi incelemelere ve güvencelere karşın korkuları giderilemez ve hayati bir hastalıkları olmadığı konusunda ikna edilemezler. Sonuç olarak panik bozukluk olan hastaların önemli bir bölümünün en azından başlangıçta psikiyatrik birimlere başvurmadıkları görülmektedir. Yapılan araştırmalar panik atak geçiren kişilerin psikiyatriye başvurmadan önce ortalama 10 ayrı doktora başvurduğunu göstermiştir. Doğru şekilde tanımlanmayan ve diğer başka fiziksel hastalıklarla (örneğin; kalp krizi) ile karıştırılabilecek bu rahatsızlığa doğru tanı konması önemlidir. Doğru tanı koyabilmek için ayrıntılı fizik muayene, ruhsal muayene yapılmalı, nörolojik, endokrin, kalp ve solunum sistemi hastalıkları araştırılmalıdır. Bedensel bir hastalığın ortaya çıkması panik atak olmadığını göstermez. Bazı bedensel hastalıklara panik ataklar da eşlik ediyor olabilir. Bu durumda yine panik atakları önlemeye yönelik tedavi başlanmalıdır.
GERÇEK DIŞILIK DUYGUSU Bazı panik hastaları, kendileriyle ilgili yabancılık ya da gerçek dışılık duyguları ile zaman zaman bedenlerinden ayrılıyor ve bunları sanki dışarıdan gözlüyorlarmış gibi yaşantılar da tanımlarlar. Öte yandan panik bozukluğu olan hastaların uykuya dalmakta zorluk çektikleri ya da en ufak bir dış uyaranla çabucak uyandıkları görülmektedir.
'KALP KRİZİ GEÇİRİYORUM' Panik atakların süregelmesi ve acil servislere yapılan sık başvurular sonucu hastalar hem duygusal hem de ekonomik yönden yıpranırlar, yaşamlarındaki diğer kişilerle ilişkileri bozulur, işlerini veya eğitimlerini aksatabilirler. Ayrıca kişinin günlük yaşamını, ev yaşantısını ve cinsel yaşamını bile etkileyebilir. Korkudan ya da hekimlere, acil servislere başvurmaktan çalışamaz hale gelebilirler. Bir kısmı kalp krizi geçireceği endişesiyle, o güne kadar yaptığı fiziksel aktivitelere, spora, aynı korkuyla cinsel yaşamlarına ara verirler.