Az sonra oradayım işte. Bina da güzel, bahçesi de. Serin, ferah, ağaçlar arasında bir güzel akademik mekan. Orada da pek çok öğrenci çeviriyor etrafımı. Onların da derdi aynı. Hastalık var, sınavlar ertelensin. Fazla gürültü yapıyoruz ve binanın camlarından bakan öğretim üyeleri, hocalar oluyor o sıra. Bir öğrenci, telaşlanıyor
- Eyvah, rektör hoca camda! Az sonra o hocalardan biri iniyor aşağıya. Rektör yardımcısıymış. Davet ediyor, yukarı çıkıyoruz.
Şimdi de
Prof. Dr. Necdet Sağlam'ın yani
Aksaray Üniversitesi Rektörü'nün odasındayım. Güler yüzlü, tatlı dilli bir insan hocamız.
ÖĞRENCİLER EVLATTIR Meramımı anlatıyorum...
- Hocam elçiye zeval olmaz di mi? - Olmaz elbette, hayırdır?
- Beni buraya öğrencileriniz yolladı. Sonra gelişmeleri naklediyorum rektöre. Gülüyor. Diyor ki
"Öğrenciler evlatlarımız gibi. Ben
Hacettepe geleneğini buraya da yansıtmak istedim ve yavaş yavaş başarıyorum. Burası kocaman bir ailedir yani. Sıkıntılar dertler olunca biz ebeveyn gibi bakarız öncelikle. Bu konuda bize öğrenci konseyinden bir talep gelmedi.
TATİLE ALIŞTILAR Ben hastalığı bizzat izliyorum. Bir akademik kurum olarak özel analizler, tetkikler biz de yaptık. Benim branşım da bu zaten. Öyle okulu tatil edecek, sınavları erteleyecek ölçüde bir bulguya ve vaka sayısına rastlamadık. Bizim çocuklar tatile alıştı, biraz daha uzatmak istiyorlar her halde" diye gülüyor. Yine de bunu değerlendireceklerini belirtip bahar şenliklerine davet ediyor bizi rektör hocamız. Kısmetse geliriz. Yeter ki
sağlık olsun di mi.