Artık Florya eskisi gibi değildi... Hakan ve Lincoln'ün kadro dışı kalmasıyla büyüyen otorite yangını Kalli'nin istifasına kadar sürecekti....
Başlangıçta 5 maç seyircisiz oynanacak olan bir lig Galatasaray'ı bekliyordu. Gidecekler kalacaklar ve yeni geleceklerle birlikte teknik direktör arayışı içinde düğmeye basılmıştı... Başkan Canaydın tüm yetkiyi Futbol A.Ş. ve yöneticilerine vermişti. Yeniden yapılanma kaçınılmazdı... Cim-Bom'u ayağa kaldıracak operasyon başlıyordu. Adnan Polat önderliğinde Adnan Sezgin ve Haldun Üstünel atağa geçmişti bile... Teknik direktörlük içinse ilk düşünülen isim Polat'ın gözdesi Karl Heinz Feldkamp'tı. Kalli'nin yaşı ve sağlık sorunları ile ilgili kafalarda soru işaretleri de yok değildi ama takımın mutlak bir değişime ihtiyacı vardı. Bu nedenle önceleri Kalli'nin yardımcılığı için bir çok isim dolaştı kulislerde. Hikmet Karaman-Abdullah Avcı isimleri daha o günlerde telaffuz ediliyordu. Ama yönetimin hiç birisiyle direkt teması olmadı o dönem.. Çünkü Kalli yardımcılığı için yıllardır tanıdığı bir isim de ısrarcı olmuştu; Ahmet Akçan. Kalli'nin en kritik dönemde yani sezon başında tecrübesiyle toparlayıcı bir isim olacağı da gerçekti. Bu şekilde yola çıkılmaya karar verildi ve operasyon için düğmeye basıldı. Necati Ateş, Orhan Ak, Emre Aşık, Hasan Kabze, Ergün Penbe ile yollar ayrıldı.
LINCOLN MÜ? YOK CANIM!.. Evet tez yazılmaya başlanmıştı. Adnan Polat'ın şampiyonluğun 2 mimarı şeklinde lanse ettiği müthiş ikili Adnan Sezgin ve Haldun Üstünel transfer bombaları için yollara düşmüştü bile. Hedefte ilk olarak Schalke'nin Brezilyalı yıldızı Lincoln vardı. Bu isim kulislerde söylenmeye başlandığında herkesin dudağı uçuklamıştı neredeyse. "Lincoln mü? Yok canım..! Arabasını zor alırlar" şeklinde konuşmalar uzun süren pazarlıklar ve teminat çalışmaları sırasında sık sık dile getirilmeye başlanmıştı. Evet, bugün Galatasaray'a ne verdi diye eleştirilen bu futbolcunun transferine spor kamuoyu bu gözlerle bakıyordu.." Çok zor. Alamazlar..." Ama yola baş koyulmuştu bile.. Son dakikada gelen teminat mektubuyla birlikte Lincoln'ün Galatasaray'a transferi gerçekleşiyor ve Başkan Özhan Canaydın dernek açılışı için gittiği Çorlu'da Galatasaraylılar'a müjdeyi veriyordu: "Lincoln artık Galatasaraylı"... Taraftar ve spor medyası ayağa kalkmıştı.
FÜZEYLE BAŞLANGIÇ Yapılan operasyonlar, ligin ilk maçında Rize karşısında sessiz geceyi yırtan Lincoln'ün füzesiyle yüzlere gülücük olarak yayılmaya başlamıştı bile. Ardından Ümit'in golüyle geçilen zorlu Bursa deplasmanı. Ankaragücü engeli yine Lincoln'ün güzel golüyle aşılırken ilk puan kaybı Manisa deplasmanında yaşanıyordu. Evet seyircisiz maçlar Beşiktaş derbisine kadar rahat geçilmiş, beklenen olmamıştı. Değişim, başlangıçta beklenmedik şekilde meyvelerini vermeye başlamıştı.
TATSIZLIĞIN İLK SİNYALİ Her şey toz pembeydi... Fakat ardından İstanbul'da tatsızlığın ilk sinyali yaşanmıştı ne yazık ki. Ahmet Akcan, Hasan Şaş'la sudan bir nedenle ağız dalaşı yaşıyor bu daha sonra medyaya da sızıyordu. Bu gerilimin başlangıcı İstanbulspor ile oynanan hazırlık maçı öncesinde start aldı. Kadroda olmadığını öğrenen Hasan Şaş, Ahmet hoca ile tartışmaya giriyordu. O sıralarda takımın yaşadığı puan kayıpları da Florya'da esen değişim rüzgarlarını terse çevirmeye, sert estirmeye başlamıştı. Hasan Şaş olayı ile atılan bu kıvılcım her an parlamaya hazır bekliyordu. Adeta bir otorite savaşı yaşanıyordu.. Herkesin bugün bile anlam veremediği ve bir türlü açıklayamadığı patlama ise Beşiktaş derbisi öncesi yaşandı. Hakan Şükür ve Lincoln kadro dışı bırakılıyordu. Gerekçesi ise gerçekten ilginçti.. Hakan kampta kızıyla kalmış, Lincoln ise Brezilya'dan gelen akrabalarını ağırlamıştı. Ahmet Hoca'nın raporu disiplin uzmanı Kalli'yi harekete geçiriyor ve iki yıldız kadro dışı kalıyordu... Evet artık Florya'da artık ipler gerilmişti.. Bu gereksiz ve dayanaksız disiplin gösterisi geleceğe yönelik tartışmaların başlangıç noktası olmuştu.. Hasan Şaş'la başlayan tartışmanın yaktığı fitil ne yazık ki sönmüyor yangın daha da büyüyordu.. Bu karar özellikle Brezilyalı yıldız Lincoln ile Hakan Şükür'ü de derinden etkiledi.. Bu gerilim ve her an patlayacakmış gibi duran kriz Feldkamp'ın ligin bitimine son 6 hafta kala görevden ayrılmasına kadar sürecekti. İyi giden araba ne yazık ki gereksiz manevralarla neredeyse yoldan çıkarılacak hale getirilmişti...