Şampiyon Galatasaray, kupayı aldıktan sonra eğlencenin doruğuna çıktı. Cimbom'a gönül verenler, önceki gece sabah saatlerine kadar uyumadı.
***
İnanmış ruhlar ordusu
Futbolcular OFTAŞ maçı için son antrenmanda. Kenarda 'Beyaz Saçlı Adam' ve kurmayları Burak Dilmen ile Nezih Boloğlu... Strateji balkonunda ise Polat hasta hasta Florya'ya giden Canaydın ve Mehmet Ağar. Hocası yoktu(!) Ama 'moral hocası' çoktu..
Florya'da nefesler tutulmuş artık son 90 dakikaya yaklaşıldığında tatlı bir heyecan tüm Galatasaraylı inanmış vücutları sarmıştı.. Sivas maçından başı dik çıkılmıştı.. Ama mutlu son için alınması gereken en az bir puan daha vardı.. Bir yandan bu yıl tek gol bile atamadıkları G.Birliği OFTAŞ takımıyla oynanacak maç akıllarda bir yandan da kıpır kıpır bir telaş..
AYAKLAR YORGUN AMA YÜREKLER CANLI Saatler geçiyor, zaferin taçlanacağı gün yaklaşıyordu..Yürekler kıpır kıpır atıyordu.. Florya sessizliğe bürünmüş Cimbom'un kendi kendiyle kaldığı dakikalara girilmişti artık.. Derwall sahasında, futbolcuların "Ver... Hadi... mükemmel" diye bağırışları kuş seslerine karışıyordu.. Şampiyonluk için son idmandı.. Ama ayaklar yorgun da olsa yürekler taptaze canlı ve Galatasaraylıydı.. Herkes elinden gelenin de üstüne koymaya çalışıyordu son 6 haftalık süreçte olduğu gibi..
Beyaz Saçlı Adam da onları kenarda, kollarını kovuşturmuş, Burak Hoca ve Nezihi Hoca yanında pür dikkat izliyordu.. Barış Özbek'den nefis bir gol geldiğinde coşku iyice arttı.. İki takım arasında skor tartışmasına Beyaz Saçlı Adam noktayı koydu.
Cevat Güler ne derse o olurdu.. Futbolcular, başta Arda, ona koştu, sarıldı.. Kuş seslerini bu kez inanmış ruhların kahkahaları böldü.. O dakikada kimse bilmiyordu ki aradan 30 saat kadar geçtikten sonra binlerce Galatasaray taraftarı o sahayı tıklım tıklım dolduracaktı..
"HİÇBİR SORUN YOK... RAHAT OLUN" Yeşil zeminde idman bu görüntülerle sürüp biterken
strateji balkonu ise çok önemli konuklarını ağırlıyordu... Aşağıda OFTAŞ hazırlıkları pür ciddiyet ve pür neşe sürerken yukarıda ise önemli gözler bu son antrenmanı gözlüyordu... Sağ kanatta Haldun Üstünel ve Murat Yalçındağ.. Yalçındağ seçildikten sonra Üstünel ise bir sezon boyunca adeta bir Florya çalışanı gibi geceyi gündüze katarak futbolcuların yanıbaşındaydı zaten... Stat, bilet, dert, kasavet... Üzüntü, kaygı, sıkıntı, tasa nerede ne varsa... Onlar hep oradaydı.. Son idmanda zaten olmazsa olmazlardı... En sol başta ise bir futbol kurdu... Her zamanki gibi önündeki demire iki eliye tutunmuş ve çenesini kollarına dayamış pür dikkat aşağıya bakıyordu.. Gözler o sırada göreceğini görüyordu ama aslında kafasında binlerce tilki geziniyordu kuşkusuz.. Hep düşünüyordu zaten Adnan Sezgin... A'dan Z'ye her şeyi...Yanına yaklaştım, "Adnan ağabey... Nasıl gidiyor, var mı bir aksilik"... Yanıt hep belli: "Yok... yok... Rahat olun". O herkesten 24 saat bazen 48 saat önde gidiyordu zaten... Ne yapacaksın önümüzdeki hafta var mı biraz dinlenme falan dediğimizde ise, "Neredeee..! Daha dur bakalım yapacak çok iş var.. Transfer o şu bu.." diyor kısa ve öz konuşup tekrar gözlerini sahaya çeviriyordu..
ARTIK BÜYÜK BİR DİRİLİŞ BAŞLAMIŞTI Florya'da o akşam çok önemli başka konuklar da vardı.. Dedik ya strateji balkonu uzmanlarını barındırıyordu..
Galatasaray'ın bu sezonuna damgasını vuran iki başkanı yan yana oturmuş son idmanı birlikte izliyordu... Onları herkes Ali Sami Yen'de tur atarken gördü. Sonra bu ikili Galatasaraylılar Cemiyeti'ne klasik ziyaretlerini de birlikte gerçekleştirdiler ve kupayı birlikte kaldırdılar.. Ama son idmanda tüm takıma verdikleri birliktelik ve kenetlenme mesajı çok açıktı: "İşte Galatasarayılılık.. İşte Galatasaraylılık ruhu.. Ve tabii ki Galatasaray'ın büyüklüğü"... Onların orada duruşu yetiyordu.. Ve o Galatasaraylı duruş önce sahaya yansıyor oradan da tüm Türkiye'ye yayılıyordu.. Bu ekibin içinde yüreği her daim Galatasaray'la çarpan bir siyaset uzmanı Mehmet Ağar da vardı.. O da Florya'ya gönlünü getirmiş 'belki bir faydası olur' diye sevdiklerinin hizmetine sunmuştu... Özhan Başkan idman bitiminde ayağa kalktı tek tek herkesin elini sıktı, yanaklarından öptü "Allah kolaylık versin.. İnşallah hepiniz muavaffak olursunuz" dedi... Adnan Başkan kendisine teşekkür etti ve arabasına kadar uğurladı... Tam anlamıyla bir gerçek devir teslim yaşanmıştı sanki Florya'da.. Tam bir strateji uzmanı ve kriz yönetim ustası Polat gururunu tabii ki Ali Sami Yen'e saklıyordu ama gözleri ışıl ışıl parlıyordu.. Galatasaray'ın dirilişi başlamıştı artık... Bunun bilincindeydi sayın Polat.. "Öldü bitti dediler Galatasaray için" diyordu.. "Ama yüreği var ruhu var kimse bunu hesap etmedi ve biz bugünlere geldik" diye tamamlıyordu sözlerini..
ARTIK TÜRKİYE; GALATASARAY'DI! Şampiyonluk maçına doğru Florya'da hava böyleydi işte.. Tatlı bir telaş kaplamıştı herkesi dediğimiz gibi.. Boş zamanlarda bile her şey şampiyonluk maçı içindi.. Sonrasında da bir sezon dökülen terin verilen emeğin maçına geldi sıra.. Gelin gibi süslenmiş Ali Sami Yen... Müthiş taraftar şov. Ardından iki mükemmel gol. Anlamlı bir şampiyonluk. Ve sabaha kadar süren kutlamalar, coşku. Evet Türkiye gerçekten çıldırmıştı..
Türkiye Galatasaray'dı... 30 milyon taraftarıyla ülkenin her bir yanına dalga dalga aşk, tutku ve mutluluk gözyaşları yayılıyordu.
***
Ama bugüne gelene kadar yaşanan çok şey vardı elbette... Ne mücadeleler verildi. Nasıl zorlu günler geride bırakıldı. Umulmadık engellerle karşı karşıya kalındı... Çorbada kimlerin ne kadar tuzu vardı? O kupa ellerde bir saniyede havaya kalkıyor elbette... Ama kupanın ağırlığı aslında çok büyük.. Gurur ve mutluluk dolu dakikalara gelene kadar neler yaşandı sarı-kırmızılı camiada? Cezayla başlayan sezon en büyük ödülle noktalandı.. Bu öyküde kimler nasıl rol aldı? Hepsini bu yazı dizisinde sizlerle paylaşacağım.