Gölyazı Beldesi'nde en önemli geçim kaynağı Uluabat Gölü. İşte bu yüzden beldenin kadınları da eşleri, oğulları gibi balıkçılık yapmak zorunda... Her gün şafak vakti suya açılıp, av dönüşü de ev işine koyulan kadınlar sadece dini bayramlar ve av yasağı mevsimi balıkçılığa ara veriyorlar....
Yüzünüz bozkırlarca sarı, gözleriniz göl mavi. Yüreği rüzgârgülü yel estikçe pırpır eden. Saçlarınız serpilmiş ağ yaşam sularına. Türküleriniz, muhacir mahcubu, ezgileri keder yüklü. Sizin ne güzel elleriniz var öyle; hünerli, hâkim, nasırı bile pembe. Durgun göle akseden tut ki bir aynadan yansıyandır aslında.
Ya tutarsa... Şafak vakti tuttum; o sisli, kırık, alacalı görüntüler içinden süzdüm aldım sizi. Alevden kıvılcım çalar gibi yaptım ya da yağmurdan bir damla apardım. İz 'düşüm'lerimi, sizin "Ya tutarsa" deyip umut mayaları çaldığınız o gölde, Apolyont'ta yaşanmış öykülerinize kattım. Haydi, rast gele bacılar. Haydi, hani şair ağzıyla söylersek; balıkçı kuşu, yıldız, kabuklu böcekler ve yosun getirin bize. Pupa yelken günümüzün küpeştesine bırakın sepetlerinizi. Ne de olsa "geceler kısacık gündüzler uzun..." Öyleyse haydi Allah rast getire, rast gele...
Şiirsellik iyi de Buraya kadar her şey iyi, güzel, hoş tamamdır. Yani bırakın ben gibi güdük istidat ozan müsveddesini, mermer taşından yapılsan manzarayı görüp, sular seller gibi dize düzersin imanıma. Ne çare ki kuru laf yürütmüyor teknelerini. Edebiyat ziyanlığıyla kurulmuş methiyeler doyurmuyor karınlarını. İçi giderek koflaşmış, tenhalaşmış, balıksız, böceksiz kalmış sularda, akıntıya değilse de açlığa kürek çekmelerden yılmış onlar artıkın.
Herif herife Onlar kim mi?... Burada acı acı gülme efekti verirdim 'sitcomcu' olsam. Tanımazsınız elbette ayıp değil ama tanısanız ne olacak ki zaten. Onlar on yılların ardından kopup gelen bir feryadın kızları. Önceleri erkekleri ortakçılık yapar, "herif herife" avlanırlarmış. Balık bol, nüfus da az parası iyi oh ne ala zamanlarmış. Sonra her hanede kelle sayısı artmış. Kız, kızan, torun, torba derken nüfus dolup taşmış. "Herifler" ortakçılıktan bir şey kazanamaz olunca ayırmışlar kayıkları.
Istakozun yeğeni Peki de herif kürekçiyse, yekeyi, dümeni kim tutacak? Adam kısmı suya ağ salarken çevirmeyi mesela kim yapacak? İşte böyleeee!.. Yanim ya böylece; kadın kız kısmı da el hamuruyla balık ağlarına karışır olmuş. Çok değil daha 1980 öncesinde gölden yılda 800 ton kerevit çıkıyormuş vay ki vay.
Ne kabuklusu bu? Bu kerevit dediğin ıstakozun yeğeni gibi bir şey. Ama dahaca bir küçümeni. Adına "Böcek" diyorlar diye aşağılıyorlar sandım değilmiş. Bu lezzet kabuklusuna çok da saygılılar aksine. Gavur da çok meraklıymış tadına böceğin. "Yolla" diyorlarmış 7 düvelden, yolluyormuş belde halkı. Velakin nedendir bilinmez, bir kıran girmiş göle ki, kerevit çıkmaz olmuş.
Sazan olduk Şimdi nadir nadir turna balığı çıkınca seviniyorlar sadece. 3-5 kuruş eden bir bu var çünkünü. İsrail sazanı desen bol ama mezada bir leğen sazan götürseler de kendi tabirleriyle "İlyeni 8- 10 liradan ne olur?" Bayramlar, av yasakları da olmasa hiç bir gün yataklarında, uykuda doğmayacak üstlerine. Çünkü tan yeri ağarmadan çıkmak şart göle. Dönünce bulaşık, yalaşık, sil süpür, aş pişir, evlat büyüt, koca ağırla yok daha neler?
Bir 'ilyen' hüzün Yeniden göle dönelim, anlatalım. Mesela; iş bitince, motor çalıştırılıp kayıkla tekrar geri dönülüyor. 2 leğen (yaklaşık 35 ile 40 kilogram) İsrail sazanı tutuluyor. Balıklar incitilmeden ağdan alınırken, bazı balıklar da para etmediği gerekçesi ile göle bırakılıyor. Toplanan balıklar, içinde göl suyu bulunan derin bir kabın (ilyen) içine konuluyor. Amaç balıkları bir an önce mezada hemi de canlı olarak götürmek. Ederi ise 20 lira.
Yengeç sepeti Uzaktan bakınca genci yaşlısı hane halkından birine ya da kendine kazak, çorap, başlık örüyor sanıyorsun ama değil. Kadınların bir başka uğraşı ve geçim kaynağı da ağları onarmak, yengeç ve ıstakoz sepeti örmek. İnanmak güç ama hayatları gölde geçen kadınların hiçbiri yüzme bilmiyormuş. "Boğulup ölen oldu mu?" diye sorunca "Hangi birini anlatsak. Hepsi çok acı" diyorlar.
Karmakarışık: 600 haneli beldede tek geçim kaynağı göl olunca ev işinden önce balıkçılık yapmaya zorlanan bir kadın. Yokluk, yoksulluk ve zorluk taşıdığı ağlardan daha da karışık etmiş kafasını...