34 yılda binlerce kişiyle söyleşi yaptım. Ama günün birinde anamla da röportaj yapacağım aklıma gelmezdi. 'Kolay' dedim içimden. Oturup kafadan yazabilirim sandım. Öyle değilmiş.
Attila İlhan bir şiirinin bir yerinde der ki: "Olmayacak bir şeydir bir insanın bir insanı tanıması..." Bu lafı yarım asrı geçkin evladı olduğum kadında test ettim, doğruymuş. Sordukça anlattı, anlattıkça anladım ki insan 55 yıllık anasını bile "tam manasıyla" tanımazmış.
- Haydi başlayalım hayırlısıyla anam. - Sen şimdi benimle bu röportajı oğlum olarak mı yapacaksın?
- !!!!! - Yoksa gazeteci olarak mı?
- Gazeteci oğlun olarak anacığım. - Olmaz.
- Niye ki? - "Anacığım" diyorsun bak. Böyle gazetecilik mi olur?
- Olunmaz ama doğulur. - Efendim?
- Ustalarımız öyle der bize. "Gazeteci olunmaz gazeteci doğulurmuş." - Seni Zeynep Kamil Hastanesi'nde 1 karış boyla dünyaya getirdiğimde hiç de gazeteci gibi doğmuş görünmüyordun.
- 35 senedir de becerip olamadım zaten bak. - Hadi bırak zevzekliği de sor sorularını. Ocakta yemeğim var.
- Tamam ama baştan anlaşalım. - Ne anlaşması?
- Söyleşi sırasında bana çıkışıp, kızıp, söylenmeyeceksin. - İyi peki öf!..
- Şimdi bunları duyan; benim anamı oğluna kötü davranan, sert, acımasız, gaddar, eli sopalı, şiddet eğilimli... - Yeter kes şımarmayı artık.
- Oldu şimdi bak. - Ne oldu?
- Emanet pozları bıraktın, pamuk sultan hallerine döndün. - !!!!!
- Diline değil yüzüne bakar anlarım. - Hınzııır, hep aynı hınzır çocuksun sen.
- Çamur Şevket de sana kızar mıydı? - Rahmetli dedene öyle deme.
- Yaşarken de bunu derdim ben ona. Üste para bile verirdi söyleyeyim diye. - Olsun ayıp.
- Hiç ayıp değil. Yiğit namıyla anılır. Üsküdarlı manav Çamur Şevket. Yani baban. Yani dedem. O kızar mıydı sana? - Niye kızsın ki?
- Eski devirlerde 16-17 yaşında genç kızın şarkı söylemesini, sahneye çıkmasını kabullenmek zor olmalıydı. - Önce biraz asıldı-kasıldı suratı. Terzi olmamı istiyordu.
- Sesinin güzel olmasına aldırmadan mı? - Sesimi beğenirdi. "Terzilik istemiyorsan. İlle de sesini kullanacaksan hafız ol. Kur'an oku, mevlit oku bari" derdi.
- Hap kadar kıza söz geçiremedi mi diyorsun? - Anneannen çok destek verdi bana. Dedenle kavgaları o yaptı, o razı etti.
- Sonra nasıl oldu sahne meselesi? - Önce Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne gittim. Merhum Emin Ongan'dan, Necati Başara hocalardan uzun süre ders aldım. O devirlerde en büyük gazino, Cağaloğlu'ndaki Çiftesaraylar'dı.
- Neden en büyük, binası yeri itibarıyla mı? - Hem öyle hem de kadrosu büyüktü. Aynı gecede aynı sahneye çıkanları saysam, şaşarsın.
- Say şaşayım. - Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses, Perihan Altındağ Sözeri, Ahmet Üstün, Necdet Çağlar...
- Dönemin yıldızları bir arada ha? - Hepsi birbirinden parlak, sevilen yıldızlar hem de. Ben de orada başladım.
- Nasıl yani. Devlerin arasında bir çırak mı? - Sahneye ilk çıkıp seyirciyi ısıtana uvartür denilirdi. Ben uvertür başladım orada.
- İyi de oraya kadar nasıl gittin anacığım? - Oranın sahibi Cemil Bey'i tanıyan bir aile dostumuz, babamla beraber aldı götürdü beni gazinoya. "Madem çok hevesli, 1 geceliğine çıksın, 3 şarkı okuyup insin" dedi Cemil Bey.
- Okudun mu? - Valla okudum mu okumadım mı heyecandan fark etmedim. Bereket Müzeyyen Abla (Senar) fark etmiş, çok beğenmiş sesimi. Cemil Bey'e "Bu kızın sesinde iş var, her gece çıksın burada" demiş.
- Vaaay!.. - Cemil Bey'in başka merakı da vardı. Cumhuriyet ve Çakır gazinolarıydı onlar da. Çakır, sonradan Çakıl olan yer hani. "Her gece 3 yerde birden okuyacaksın evladım. Sana 2'şer buçuktan gecede 7.5 lira yevmiye veririm" dedi. Babam da kabul edince ben seve seve "Peki" dedim.
- Bu saydığın isimlerle yan yana çalışmak konservatuvara gitmek gibi valla anacığım. - Hem de ne konservatuar. Bütün o sanatçı ablalarım bana nasıl mikrofon tutulur, sahnede nasıl durulur, nasıl yürünür, şarkıya nasıl başlayıp bitirilir tek tek öğrettiler.
- Sonrasında ne oldu? - Epey bir zaman geçince çok kişi dinlemiş oldu beni. Adanalı bir gazino patronu olan Halil Ağa ile eşi de dinleyip beğenmiş. 15 günlüğüne oraya çağırdılar. Deden dükkanı kapattı, benimle Adana'ya geldi mecburen. 6 lira yevmiye verecekti. 8 ay daha uzattılar ve paramı 9 liraya çıkarttılar. Oraya da haftada bir ya Müzeyyen Abla ya Hamiyet Yüceses gelir, assolistlik yaparlardı.
- Adana musikiye çok düşkündür zaten. - Sonra en ünlü organizatör Hasan Tikofiş'ten turne teklifi geldi. Yine devrin yıldızlarından Sabite Tur Gülerman'ın kadrosuna girdim ve çıktık turneye. Eskişehir'deyken bir kaza sonucu Sabite Hanım'ın ayağı kırıldı, turne iptal oldu. Şerif Baba adlı Eskişehirli gazinocu, babamı ikna edip orada kalmamızı sağladı. 6 ay kaldım orada.
- Ve bir sihirbaz geldi değil mi? - Evet bir sihirbaz geldi, sihirler yaptı bana. Uğraştı didindi, yalvardı, kapımın önünde yattı; sonunda hem benim hem dedenin inadını kırdı.
- Aslan babam heyooo! -15 gün içinde söz, nişan, nikah, düğün yaptık. 1 ay sonra da sana hamile kaldım işte.
- Boşuna demiyorum ben anamın karnında sahneye çıktım. Resmim bile var.