Keskinoğlu Şirketler Grubu'nun kurucusu İsmail Keskinoğlu'nun filmlere konu olacak başarı hikayesi, iniş-çıkışlar ve tesadüflerle dolu... İşte çalışkan ve dürüst kişiliği ile herkesin gönlünü fetheden 'Güzel İsmail'in hikayesi.
Tavuk mu yumurtadan çıkar, yoksa yumurta mı tavuktan bilinmez ama, koca bir tavukçuluk imparatorluğunun temelleri bir sandığın içindeki at arabası ile atıldı. Bu hikaye çalışmanın ve azmin gücünü bana göre en iyi anlatan olaylarla dolu. İşte 101 yıllık bir ömrün hikayesi... Çakır gözleri ve yakışıklılığı ile Türk-Yunan tüm genç kızların hayran olduğu İsmail Keskinoğlu'nun nam-ı diğer Güzel İsmail'in filmlere konu olacak hikayesi 1900'de Yunanistan'ın Drama kasabasına bağlı Ravika köyünde başlar. Annesini çok küçük yaşta kaybeder. Babası Fevzi Bey yeniden evlenir. 1910 yılında seferberlik ilan edilince, babası orduya katılır ve bir daha da dönmez. Geride kalan İsmail ve kardeşi Fatma için zor günlerde bundan sonra başlar işte. Üvey anneleri bir süre sonra İsmail ve Fatma'yı evden kovar ve onlarda amcalarının yanına yerleşir. Yunanlı gençlerin İsmail'in fesini alıp Yunan serpuşu giydirme teşebbüsleri ise genç adam için aslında bir dönüm noktası olur. Cebinde taşıdığı çakısını rastgele savururken yanlışlıkla muhtarın oğlunu da çenesinden yaralar. Bunun üzerine Yunanlı gençler İsmail'i öldürme kararı alır.
İSTANBUL'A 20 GÜNDE YÜRÜR Amcası, İsmail'i kaçırmak için bir plan hazırlar. Bir at arabasına tebdili kıyafet biner, arkasında da kucağında çocuklu bir hamile kadın yerleştirilir. Ve İsmail'in hayatı böylece kurtulur. Asıl yolculukta bundan sonra başlar 19 yaşındaki 'Güzel İsmail' için20 gün boyunca yürür ve İstanbul'a gelir. Burada bir adamla tanışır. Adam, İsmail'e sıkı sıkı sarılır. Biraz sonra bir bakar ki, saati çalınmış. Kendi kendine "Türkiye'ye hoş geldin İsmail" der. Bu olaydan sonra da kimselere kolay kolay güvenemez. Ardından Adapazarı'nın Geyve ilçesinde oturan akrabalarının yanına gider tütün işi yapmaya. Sonra da Akhisar'a gelir. Tütün işine devam eder, aynı zamanda da arabacılık yapar. Zeytin almaya gelenlerin zeytinlerini çeker. İşleri iyice açılır İsmail'inAma o yıl tütünleri 'mavi küf' hastalığına yakalanır ve İsmail iflas eder. Kalan parayla piyasaya borçlarını öder ve kendini Erzurum'da bulur. Burada aradığını bulamayan Keskinoğlu, 15 günlük bir yolculuğun ardından Adana'ya varır.
'BU SENİN İLK SERMAYEN OLSUN' Çarşıda dolaşırken, bir demirci dükkanı görür. İçeri girip iş ister. 3 gün karın tokluğuna çalışır. İzin günüde kahvede satılan kireçlerden alıp dükkanın içini dışını boyar. İsmail'in çalışkanlığı Hacı Ömer Sabancı'nın da kulağına gider. Hacı Ömer, İsmail'i dükkanına çağırır. Akhisar'a gidip gelen Hacı Ömer'in zeytinlerini İsmail çektiği anlaşılır. İsmail'in çalışkanlığına hayran kalan Hacı Ömer, dükkanın anahtarlarını önüne atıp ona ortaklık teklif eder. İsmail ise bu teklifi "Ya sancak ya ölüm" diyerek reddeder. Sonra da İskenderun'a gider. Bir ay sonra gara onun adına bir sandık gelir. İsmail sandığı açar ve içinden yapılmamış bir at arabası çıkar... Yanında ise bir not vardır. Notta, "Bu senin ilk sermayen olsun. Hacı Ömer Sabancı" yazar.
DÖNÜŞ YOLU GÖRÜNÜR Bir süre sonra işleri yine ters gitmeye başlar ve sonunda yanına aldığı biçki makinesi ile Akhisar'a gitmeye karar verir. Bu arada ilk eşini kaybeder ve "Uğurum" dediği Zeliha Hanım'la evlenir. Ve sırası ile çocukları Fevzi, Feruzan, Ferihan ve Mehmet dünyaya gelir. Her yaptığı işte başarılı olan Keskinoğlu, biçkicilik, kerestecilik, marangozluk derken; bir gün eve getirilen bir Denizli horozu ve iki tavuk binlerce kişiye istihdam sağlayacak bir imparatorluğun temellerini atar. Dürüstlüğü ve çalışkanlığı ile herkese örnek olan İsmail Keskinoğlu, 18 Nisan 2001'de, 101 yaşında yaşama veda eder.
DEDELERİNİN ANISI İÇİN Bu inanılmaz başarı öyküsünü Keskinoğlu Holding'in Akhisar Ravika Köyü'ne düzenlediği basın gezisinde İsmail Keskinoğlu'nun torunu Keskin Keskinoğlu'ndan dinledim. Dedelerinin ölümünden sonra onun anısına inşa edilen Ravika Köyü, 100 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş ve yaklaşık 2 milyon dolara mal olmuş. Dedelerinin doğduğu Ravika Köyü'ne sadık kalınarak inşa edilen köyün temellerinin atılma fikri ise Sıdıka Keskinoğlu'ndan çıkmış.
KÜLTÜR VE SANAT KÖYÜ OLACAK Köy meydanı, köy kahvesi, Drama yağhanesi, köy muhtarlığı, berberi, konağı, ilkokulu, demircisi, değirmeni, bakkalı, camisi ve hayvan çiftlikleri bulunan Ravika Köyü'nün her öğesi özenli ve uzun bir çalışmanın sonucu ortaya çıkmış. Şu anda halka kapalı olan ve Türkiye'de bir benzeri daha olmayan Ravika Köyü'nün gelecekte, "kültür ve sanat köyü" olarak kullanılması planlanıyor. Geçtiğimiz yıl köye bir de müze eklenmiş. Müzede, birçoğu kendi icatları olan ilk üretim makineleri ve 1900'lü yıllarda kullanılan antika arabalar sergileniyor.