* Ne güzel yanmışsın böyle solaryum güzeli. - Yok abi ne solaryumu, Oğuz'la Miami'deydik 15 gündür.
* Vaaay! - Aman abi hava atmak için söylemedim, zaten Miami de aynen Bodrum olmuş.
* Nasıl yani? - Kafanı nereye çevirsen Türk. Sadece gelenler değil işyeri sahiplerinden de çok Türk var. Ritz Otel'de kaldık, oranın bile genel müdürü bizden biri.
* "Oğuz'la gittik" diyorsun da bu Oğuz kardeşimizin statüsü biraz karıştı. Eş, eski eş, yeni sevgili filan. - Öyle koca lafını sevmiyorum ben. Evliyken de sevmedim. En iyisi erkek arkadaş demek.
* Boşansanız da iyi anlaşıyorsunuz gibi. - Çok iyiyiz. Artık alıştı durumlara. Eskiden yadırgıyordu. Mesela durağa telefon açıyor "Taksi yok" diyorlar, "Bir de ben arayım" deyip arıyorum "Var abla" deyip gönderiyorlar, sinirleniyordu. Bir yere gitsek etraf bana selam veriyor, konuşuyor, bu içerliyordu. Şimdi çok rahat.
'PIRLANTADAN İYİ ANLAR' * O da işinde iyiymiş diye duydum. - Evet Choclat'ın işletmecilerinden. Ama esas işi elmas pırlanta eksperliği. Lupsuz bakar, kaç kırat olduğunu anlar taşın. Git Kapalıçarşı'da sor, bu işin en iyi 3 eksperinden biri olduğunu söylerler.
KIZ KIZA DEDİKODU... * O belli zaten, kaptı en büyük pırlantayı. - Kız kıza dedikodu yaparmış gibi rahat konuşuyoruz artık.
* Senden yaşça küçük değil mi? - Ben 35'im o 31. Ama Miami'de bana "18'den ufaksın" diyerek içkivermedi barmenler.