Bu milletin kahramanları, destanları isimleri anılsın diye yaratmadılar. Güzel gözlü
çocukların yanakları yaş değil,
yüzleri tebessüm dolsun diye öldüler.
Bu milletin Mehmetler'i, isimleri bedenlerinden çok yaşasın diye canlarını, Albayrağın önüne siper etmediler. Öldüler ve dalga dalga "
Milli Egemenlik" oldular.
Şimdi
Cudi'de,
Gabar'da,
Kel Mehmet Dağları'nda çekilen her tetiğin sesi, bize yabancı değil! Bundan doksan sene önce dedelerimiz duymuş aynı hain titreşimi ve gerekmiş ölmüşlerevlatları ölmesin diye,
İzmir'in çiçekli dağlarında, Antep'in tozlu yollarında! Neden ölmeleri gerektiğini bir kere bile sormak ihtiyacı duymadan, şahadet şerbetini yudum yudum yüreklerine çekmişler.
Şimdi de aslan parçam, şimdi de sen yakıyorsun anaların yüreklerini, askerden dönüşe kavilleştiğin ay parçalarının ciğer parelerini. Şimdi de sen, yüreği kartal yüreğinden noksan gelmeyen vefa abidem, dedelerinin sana teslim ettiği '
Milli Egemenlik' meşalesi sönmesin diye,
gerekiyor ölüyorsun!
Bu kutsal yolculukta elbet kimse illa ölüm olsun demiyorancak ölüm her türlü ısrarın ötesinde, 'bağımsızlığı genlerinde taşıyan' bu milletin çocuklarını vuruyor.
Selam var sana yiğidim, aynı senin gibi gözü kara dedelerinden selam var sana! Sen nasıl hainleri; yol vermez dağların, yol geçmez derinlerinde bulup çıkartıyorsan orta yere,
Manastırlı Hamdi deden de, bir telgraf direğinden diğerine uzanan tellerden, hainlerin adlarını bildirmiş kahraman kardeşlerine!
Bu sabah Şehzadebaşı'ndaki Mızıka Karakolu'nu İngilizler bastı. Oradaki askerlerle çarpışarak neticede şimdi İstanbul'u işgal altına alıyorlar. Bilgi için arz olunur. Manastırlı Hamdi." Ve yiğidim sen nasıl çocuk katillerinin bebelere silah sıkmalarına tahammül edemiyorsan, deden
Demirci Mehmet Efe'de,
Ermeni Yüzbaşısının kendisine attığı
tokadı sığdıramadı dünyayı alacak yüreğine; çıktı dağlara, milletine el kaldıranlara gücünden büyük baş kaldırdı.
Sonra
Hasan Tahsin deden, İzmir'de ilk kurşunu sıktı işgalci Yunan'ın üzerine. Direndi Hasan Tahsin deden, silaha, öfkeye yer vermeden; fikirle yürüsün diye mücadele, aynı senin gibi aslanım '
ölmesin istedi' kimse, ama nafile.
Fikriyle sözüyle münevver, ticaretiyle gül satan
Hafız İbrahim (Demiralay) dedene de yapacak bir şey bırakmadı düşman mehmedim. Koştu Ispartalı kardeşlerinin karşısına, bir Alaşehir, Nazilli, Buldan dedi, bir de Yunan taktı peşine yiğit kardeşlerini, bitmek bilmeyen işgale öyle onurlu bir baş kaldırdı ki, topmuş tüfekmiş ancak baka kaldı ardından.
Senin '
gözü pekliğini aldığın dedelerin' saymakla bitmez yiğidimBir
Sütçü İmam deden vardı ki, onu anlatmak kelimelerle olmaz. Tozu dumana katmış bela yerleri göreceksin ki, 'aynı senin gibi!', anlayasın ne yapmış Sütçü İmam dedemiz işgalcinin Fransız'ına. Belki o günden sonra yiğidim, anlamış cümle alem,
kadının başından örtüsü, üstünden urbası kasaturayla çekilip alınmaz! Öyle bir anlamış ki Fransız, Sütçü İmam'ların olduğu yerde bir daha çakı çekmeye cesareti kalmamış da, iti köpeği salmış bu milletin başına, onun da hesabını dedenin bıraktığı yerden sen görürüsün Mehmedim.
Hani yeni bitti ya,
23 Nisan Bayramın, sen unutmazsın dedeni bilmeme rağmen hatırlatmak istedim. Bilsin! Aklı kesmeyenler de hatırlasın. Ders alsınlar tarihten, akıllı olsunlar istedim.
Yoksa bilirim; sen yiğidim, her tehlike karşısında korkusuz nöbettesin.