Canlı yayında haykırdım herkese; 'Zeki Müren az sonra yayında olacak heyoo!' dedim. Dakikalar ilerledi aradı Zeki Müren. Yüzlerce saat canlı yayın yapıp, binlerce konuk ağırlamıştım ama bu defaki heyecanım öyle böyle değildi...
Ertesi sabah saat daha 09.00'da devrin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel telefon etti evime. 'Aile olarak bize ama esas olarak memlekete harika bir sürpriz yaptın. Zeki Müren hasretimizi dindirdin. Tebrik ederim' dedi...
Sezen Aksu'yu da kendime suç ortağı ettim, Muazzez Abacı'yı da. Çocuksu, hoş, keyifli bir suç işleyecektik üçümüz. Yıllardır Bodrum'da 'münzevi' yaşayan, bırakın sahneyi, konseri; ekrana, insan içine dahi çıkmayan Zeki Müren canlı yayınıma katılacaktı. Biz de işte ona karşı işleyecektik bu organize suçu.
ÇOK ÖZLEDİK O tarihten bir hafta kadar önce gazetedeki köşemde 2- 3 satırlık bir yazıda "Çok özledik Zeki Bey'i" yazmıştım. Okumuş, duygulanmış, ev telefonumu bulup aramıştı. Sonra ricamı kıramayıp, "İlk A Takımı yayınına bağlanacağım, söz" demişti. Çakı bulmuş çocuk gibi sevinmiştim. Ekibime ve atv yönetimine de müjdeyi verince herkesi bir tatlı telaştır aldı. Sonunda beklenen an geldi, canlı yayın başladı ve daha 10 dakika geçmeden haykırdım herkese; "Zeki Müren az sonra yayında olacak heyooo!"
SAĞLIK DURUMU Dakikalar ilerledi ve aradı bizi Zeki Müren. Yüzlerce saat canlı yayın yapıp, binlerce konuk ağırlamıştım ama bu defaki heyecanım öyle böyle değildi. "Sağlığını, yaşantısını, musikiden ve dinleyenlerinden neden yıllardır ayrı kaldığını" anlattı. Dile getirmiyordu ama sesinde sanki gizli bir kırılmışlık, aldatılmışlık tınısı vardı. Sonra en önemli ana geldim kendimce. Dedim ki; "Bakın burada çok değerli saz üstatlarımız var. Lütfedin bir şarkınızın tek kuplesini olsun esirgemeyin bizden."
VOKALİSTLER KİM? Bu defa o çok heyecanlandı. "Acaba ne okusam?" gibisinden sözlerle heyecanını yatıştıracak zamanı kazanmaya çalıştı. Tam o sırada suç ortaklarımı devreye soktum ve şöyle dedim; "Zeki Bey. Şimdi iki ayrı telefonun ucunda iki ayrı hayranınız var. Onlar okuyacağınız şarkıda size severek vokalistlik yapacaklar." O, telaşlı sözcükler kurarak kim olduğunu sordu 'vokalist'lerin. Yanıt bizzat o değerli sanatçılardan geldi. "Ben Muazzez Abacı'yım Zeki Bey. Yani hayranınız, çırağınız, gönülden seveniniz." Hemen ardından Sezen atıldı lafa; "Ben de Sezen Aksu'yum efendim. Pirimiz üstadımızla konuşmaktan şeref duyan biriyim yani."
HİÇ AYRILAMAM DERKEN Nasıl da mutlu oldu, nasıl da sevindi siz tahmin edin. Ardından sazların muhteşem eşliğinde o meşhur şarkıyı başlattı Muazzez Hanım; "Şimdi uzaklardasın. Gönül hicranla doldu. Hiç ayrılamam derken. Kavuşmak hayal oldu." Bir araya gelmesi mümkünsüz görülen bu üçlü şarkıyı sonuna kadar okudu ve mest etti âlemi. Övünmek için değil işin tadını anlatayım diye söylüyorum, ertesi sabah saat daha 09.00'da devrin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel arayıp, "Aile olarak bize, ama esas olarak bütün memlekete harika bir sürpriz yaptın. Tebrik ederim" dedi. Kanalda, gazetede, mahallede, yolda, sokakta herkes boynuma sarılıp öptü, sevdi beni. Sanat Güneşi'yle sevenlerini yani bütün memleket ahalisini buluşturmuştum yeniden, az iş miydi bu!
HASTA KOSTÜMLER ŞİFA BULDU "Böbürlenme" diyorsanız kusura kalmayın. Ahir ömrümde "aferin bana be" dediğim 2-3 şey varsa biri de bu, neden anlatmayacakmışım ki? Veee, bu ölümünden önce katıldığı son yayın oldu Zeki Bey'in ne yazık ki. Birkaç ay sonra TRT'de bu kez bizzat katıldığı canlı yayında diğer Muazzez'in, sevgili Muazzez Ersoy'un programında fenalaşıp son nefesini verdi heyhaaat!.. Zeki Müren yalnızca sesi, yorumu, engin musiki bilgisiyle değil "bir temaşa devrimcisi" olmakla da 'yegane'ydi. Onu eşsiz kılan, önder kılan devrimlerinden biri de kostümleriydi elbette.
SÜSLEME MEZUNU O devre kadar erkek solistler sahnede çoğunlukla smokin ya da siyah takım elbise giyerdi malum. Kravatsız, papyonsuz, ceketsiz seyirci karşısına çıkmak düşünülemezdi bile. Oysa Zeki Bey, 60'lı yılların ortalarından sonra sahneye önce klasik giysilerle çıkıp, 2. bölümde rengârenk allar, pullar, payetler, boncuklar, şifonlar, dantellerle bezeli kostümlerle boy gösterirdi. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Yüksek Süsleme Bölümü'nü bitirmişti. Bu nedenle kostümlerini devrin en önemli terzileri yanı sıra kendisi de tasarlıyor, dikiyordu. Tarzı kısa bir süre yadırgandı ama sonradan Zeki Müren icrasının olmasa olmazı oldu. Mini şortlar hatta etekler bile giydi sahnede. Her biri bir sanat eseri sayılacak emek ürünü kostümlerine değişik ve ilginç isimler de takardı. "Paris Geceleri", " Uzaydan Gelen Prens", "Mavi Hüzünler" ve daha bir dolu isim...
GERİYE KALAN Vakit erişip, ömür vadesi dolup, hakkın rahmetine yürüyünce ardında gözü yaşlı milyonlarca insan, Mehmetçik Vakfı'na bağışlanmış külliyetli bir miras ve elbette tek tek anıları, adları, yaşanmışlıkları olan o güzelim kostümleri bıraktı. Duydum, sevindim, iş edinip atladım Bursa'ya gittim geçen gün. Çünkü o muhteşem kostümlerden bir bölümü ne yazık ki küflenip, eriyip, perişan olmak üzereyken bulunmuş ve "bakıma' alınmıştı. Bu operasyonu yapacak olanları bizzat gördüm, hastayken iyileşen kostümleri tek tek sevip okşadım. Az değil tam 58 sahne kostümüydü onarılan. İşi gerçekleştirenlerin başında da genç modacı Emel Doğan vardı. Gözleri sevinçle parlayarak anlattı. Dedi ki; "Zeki Müren'in 50 yıllık sahne kostümlerinin bir bölümünü onardık, çok mutluyuz."