Meme kanserinin tedavisi; radyoterapi denilen radyasyon tedavisi, kemoterapi (kanserli hücreleri öldüren tedavi), hormon tedavisi ve cerrahi olarak 4 ayrı grup altında gerçekleştiriliyor. Meme kanseri, süt bezlerinin yanı sıra en hızlı yayılımını koltuk altındaki lenf bezleri aracılığıyla yapıyor. Eskiden her meme kanseri ameliyatında lenf bezleri de ön kontroller yapılmadan alınırken, şimdi büyük bir değişim yaşanıyor. Ön kontrollerle kanserin lenf bezlerine sıçrayıp sıçramadığı kontrol ediliyor. Eğer sıçramadıysa, eskisi gibi "Her ihtimale karşı" deyip alınmıyor.
'AĞRILARDAN KORUYOR' Dr. Tabandeh, bu gelişmenin nedenini "1 yıl öncesine kadar koltuk altındaki sinirler korunarak, tüm lenf bezleri çıkartılıyordu. Sonrasında ağrılar, şişlik, ödem yapıyordu. Ameliyat sonrası koltuk altı kullanılamaz, hareket ettirilemez hale geliyordu. Şimdi ameliyat öncesi koltuk altları kontrol ediliyor. Eğer lenf bezlerinde bir sorun varsa temizleniyor. Herhangi bir sorun yoksa, eskisi gibi "Ne olursa olsun temizleyelim" mantığıyla hareket edilmiyor. Hasta ileride yaşayacağı koltuk altı ve kol ağrılarından da korunmuş oluyor. Sadece 18 yaşındaki değil, 60 yaşındaki kişiler için de aynı şeyleri yapıyoruz" sözleriyle açıklıyor.
GEN VARSA... Meme kanseri tedavisinde son ve en büyük gelişme ise kanserin genetik kodunun açıklanmış olması. Yani kadınlar erken yaşlarda doku ya da kan örneği vererek vücutlarında meme kanseri geninin olup olmadığını öğrenebiliyor. Eğer geni taşıyorsa, doktorundan nasıl beslenmesi ve yaşaması gerektiği konusuna bilgi alıyor. Böylece koruyucu faktörler devreye sokulup hastalıktan uzak durulabiliyor.