Hep mutluluk hayalleriyle başlayan evliliklerde mutlaka problemler yaşanır. Ama kişi, önce kendisini tanımalıdır.
Evlilik, dünyanın en eski ve kalıcı kurumlarından bir tanesidir. Yüzyıllar boyu değişen dünyamızda, değişmeden kalan en sağlam kurumdur. Bugünkü anlamda evliliğin kurumsal yapısı Roma döneminde başlamıştır. Başladığı andan beri de evlilik sorunları olmuştur! Dünyadaki oranlara göre ülkemizdeki boşanma oranının yıllık yüzde 1'in altında olması, ülkemizdeki evliliklerin, daha mutlu olduğu anlamına gelmiyor. Ülkemizde mutsuz ama evli çiftlerin sayısı azımsanmayacak derecededir.
ÇEVRE HEP ISRARLIDIR Bir birey, "tek kişilik hedefleri" ni tamamlamaya, yani bir evlat, bir akraba, bir öğrenci ve bir çalışan olma sürecini başarmaya yaklaştığında artık "çift kişilik" hedeflerine doğru yelken açar. O artık sadece kendilerinin değil başkalarının da sorumluluklarını alacak kadar "yeterli" hissetmek istemektedir. Artık kendi ailesinin yanında bir başka ailenin de ferdi olmak, hatta kendisi de bir ailenin büyüğü olup ebeveyn rolünü üstlenmek istemektedir. İş hayatına başlamanızın ardından, senelerdir birbirleriyle çatışmalarına şahit olduğunuz ana-babanız, sizin de evlenip bir düzen sahibi olmanız konusunda ısrarcı olurlar. Bu konuda eş-dost, konu-komşu da yardımseverliğini esirgemez!
CEPHE FARKI Toplum bir evlilik birliğinin içinde olmayı bu denli teşvik ederken ertelemek çoğu zaman faydasızdır. Kişi evliliğe hazır olduğunu hissetmese, bireysel hedeflerine henüz ulaşamadığını öne sürse de akranların yavaş yavaş cephe (!) değiştirmesi, evliliği hedef haline getirir. Hal böyleyken, kişinin kendine ve başkalarına, toplumun temel birimini oluşturma yükümlülüğü varken amaca ulaşmak için farkında olarak ya da olmadan "aranan ve istenen" olması normaldir.
BİR HAYAL PEŞİNDE Çok uzağa gitmeye gerek yok, kız isteme merasiminde bile müstakbel damat, hep kibar, şık ve sevimlidir. Amaç "kabul edilebilir" olmaktır. Aynı durum karşı cinsi etkilemek için de geçerlidir. Çok masum bir niyetle yaptığımız bu çaba, hem karşımızdakinin gerçekçi olmayan beklentiler içine girmesini hem de aynı tuzağı kendi kendimize kurmuş olmamızı getirir. Yani maskeli baloda olduğu gibi maske düşene dek aslında bir hayali yaşarız.