Kanseri bu kadar "hafife" alan profesörlerin yaşadığı bir ülkeden daha ne beklenebilir ki... Binlerce lösemili çocuğun umudu olan ilik, zaten sayıları giderek azalan duyarlı vatandaşları bile canından bezdiriyor. Çünkü ilik bağışlamak isteyen vatandaşlar, ne bu bağışı yapabilecek hastane, sağlık merkezi ne de ilgili merci bulabiliyor. Çok yazdık, çok söyledik. Çocuklar bazı vakıfların imkanları oranında tedavi olabiliyor. Ancak büyük bir bölümü ilik "bulunamadığı" için mini cik bedenlerini ölüme teslim ediyor.
'Kızılay'ınkapısınıçaldımama...' Oysa bir süredir ilik bağışlamak veya kan örneği vermek isteyen insanlardan mektuplar alıyorum. Bunların en son örneği, Kamuran Demir... Demir bakın mektubunda neler yazmış. "Aslında yıllardır yapmam gereken bir şeyi gerçekleştirmek için geçenlerde Bursa Kızılay Kan Merkezi'ne gittim. Bir süredir TV ve gazetelerden okuyoruz, duyarsızlığımız yüzünden birçok çocuk ölüyor. Özeleştirimi yaptım ve ilik bağışlamak için Kızılay'ın kapısını çaldım. İlik bankası olmadığı için bağışımı kabul edemeyeceklerini söylediler. İlik bankalarının maliyetinin çok yüksek olması ve Sağlık Bakanlığı'nın bu konuda ödenek ayırmaması nedeniyle koskoca Bursa'da bu bağışı yapabileceğim bir yer yokmuş, ilik bankası sadece İstanbul Üniversitesi'nde varmış ve onlar da bu konuda zorlanıyormuş.
'Artıkçocuklarölmesin!' Bursa Kızılay'dan aldığım bilgi bu doğrultudaydı. İnsan hayatının ülkemizde ne kadar ucuz olduğunu bir kere daha hatırlamış oldum. Keşke zengin olsaydım da daha başka yardımlar yapabilseydim bu çocuklara. Aslında duyarsız olan sadece biz değilmişiz, çocuklara karşı bu kadar duyarlı olan üst düzey yöneticiler, bu 'ayrıntıyı' hatırlamamışlar bile. Her aileye 3 çocuk öneren Başbakanımız'a sesleniyorum. Lütfen artık ilik olmadığı için çocuklar ölmesin." Kamuran Demir, duygularını bu şekil de aktarmış. Bu konuda sadece vatandaşın değil, ilgili vakıf temsilcilerinin de sıkıntıları var. En kısa zamanda ülkemizde ilik bankası sayısının artmasını ummaktan başka bir şey gelmez elimizden.