Özellikle kültür-sanat röportajlarında gerçek sanatçıların söylediği ve dile pelesenk olmuş laflar vardır. Bunlardan en önemlisi, "sahnede alkışlar arasında ölmek istemeleri" dir. Ancak son yıllarda görüyoruz ki Türkiye'de alınması en kolay ve ucuz şey alkış... Bir süredir hep birlikte gözlemliyoruz. Bu ülkenin vatandaşları, iyi-kötü ayrımı yapmadan her şeyi ve herkesi alkışlar duruma geldi. Siyasetçiler meydanlara çıkıp bağırıp çağırıyor... Konuşuyor, konuşuyor, bir şey söylemiyor. Meydanda toplanmış olan Türk bayraklı vatandaşlar ne söylendiğini bilmeden her cümlenin sonunda alkışlıyor, kızılca kıyamet kopuyor. Üstelik siyasetçiler ettikleri her lafın sonunda bir es verip o alkışı bekliyor.
Sanatçılar ne diyor? Dışarıdan bakan da sanır ki o meydanda gerçekten bir sanatçı güzel bir şarkı söylemiş, oyun sahnelemiş veya bir eser ortaya koymuş. Moda oldu alkış hadisesi. Sadece siyasiler değil, küçücük bir derneğin başkanından ülkenin başbakanına kadar herkes alkışlanmayı bekliyor. Acaba sanatçılar da onları seyrediyor mu?
Ego tatmini Gazetede birkaç arkadaşla, siyasetin magazini yani bu alkış hadisesini enine boyuna konuştuk. Gözümüz Deniz Baykal'ın gruptaki konuşmasına takıldı. Hemen hemen her cümlesinden sonra alkış bekledi ve aldı. Bu alkış hadisesi nasıl bir ego tatminidir! Alkışlanmaya değer bir sanat eseri ortaya çıkartmadığımız için bilemeyiz. Acaba Deniz Baykal, alkışlanmaya değer ne yapıyor? Herhalde bunu da bir tek alkışlayanlar "anlıyor!"...