Dün gece Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda muhteşem taraftarıyla ve futbolcusuyla mükemmel işleyen bir takım seyrettik. Son 6 maçında hiç gol yemeyen Chelsea'yi dün gece seyrederken niye çok zor gol yediğini anladık. Mükemmel bir yardımlaşma ve birbirini tamamlayıp basit top oynayan, topu koşturan bir takım izledik. Oyunun başında Deivid'in kendi kalesine attığı talihsiz bir gol yedik. Bu gol tüm takımın olduğu gibi seyircinin de ateşini biraz soğuttu. Kazım oyuna girene kadar takımda bir tek Volkan vardı. Mükemmel bir direniş gösterdi. Kurtardığı toplarla takıma hayat verdi. Ne zaman ki Uğur BoralKazım değişimi gerçekleşti, maç "Kazım'dan önce, Kazım'dan sonra" oldu. İşte bu dakikadan sonra gerçek Fenerbahçe ortaya çıktı. Kazım'ın attığı muhteşem golle birlikte Fenerbahçe taraftarıyla ve takımıyla ayağa kalktı, dirildi ve gerçek Fenerbahçe'yi seyretmeye başladık. Deivid'in kendi kalesine attığı gol, Fenerbahçe'nin Avrupa maçlarında yakasına yapışan şanssızlığıydı. Deivid de bu şanssızlığını mükemmel bir galibiyet golü atarak taraftara ve arkadaşlarına affettiriyordu kendini. Attığı gol tek kelimeyle nefisti. Fenerbahçe sanki bilgisayarla programlanmış biyonik bir takımla mücadele ederken, Kazım'la beraber Chelsea'nin çarklarını paramparça ederek, son yarım saatte bir Avrupa devini eleme şansını yakaladı. Zico, sahada olduğu sürece hiçbirşey yapmayan Kezman'ı, Semih'le değiştirmekte çok geç kaldı. Önder, dün gecenin en iyi isimlerindendi. Böylesine ekonomisiyle ve futbolcusuyla dev bir kulüp olan Chelsea gibi bir takımı yenmek kolay iş değil. Avrupa'da 2006'dan beri yenilmeyen Chelsea'yi, Kadıköy'ün çimlerine gömen tüm Fenerbahçeli kardeşlerimin alınlarından öpüyorum. Bravo çocuklar.