1995 Mart'ında yumdu gözlerini hayata Türk Sineması'nın 'Küçük Hanımefendi'si Bir dönemin idolü haline gelen Belgin Doruk, Yeşilçam'daki seks filmleri furyası sonucu çekildi köşesine. İşte Hakan Dilek'in kaleminden Belgin Doruk portresi....
Puantiyeli elbisesiyle aklımda hep. "Hanım hanımcık nasıl olunur?" sorusunun yanıtıydı. Küçük Hanımefendi'ydi, kırılgandı, hayata sarılmaktı, ince hastalıktı Belgin Doruk. 1952'de Yıldız Dergisi ve İstanbul Film'in birlikte açtığı yarışmayı kazandı. Belgin Doruk'un ilk filmi 'Çakırcalı'nın Definesi' oldu. 1 yıl sonra Türkiye İkinci Güzeli seçildi. Çıkışını sağlayan film, 'Yeşil Köşkün Lambası'ydı. Zeki Müren'le - rivayet o ki büyük aşk yaşadılarbirçok filmde başrol oynadı. Ayhan Işık ile iyi bir ikili oluşturdu ve 'Küçük Hanımefendi' serisi çok tutuldu.
1970'LER... Bir söyleşisinde şöyle bir şeyler söylemişti o yüzüne oturan güzel çukurlar için: "Annem hep bir kızım olsun ve gamzeli olsun diye sürekli ayva yemiş hamileyken. O yüzden böyleyim, ama annem bunun bir şans olmadığını düşünüyor." 1970'teki 2. Adana Film Festivali'nde 'Yuvanın Bekçileri' filmiyle 'En İyi Kadın Oyuncu' ödülünü aldı almasına ama bu zirve yürüyüşü çok sürmedi. 1960'larda sayısız filmde rol aldı. 'Neriman' rolüyle, Türk Sineması'nın 'Küçük Hanımefendi'si oldu. Dönemin kadınlarının idolüydü. Bir dönemin erkeklerinin beğeni çıtası ona göre ayarlanıyordu. Heyhat; sinemamız 1970'li yıllarda bir acayip şekle büründü.
O GÜNÜ BEKLİYORUM... Seks filmleri furyasıyla köşesine çekildi. Gökteki yıldız söndü; o ses sustu. Yaşamının hikayesini paraya gereksinimi olduğu için satmaya karar verdiğini, apartmanında kalan son dairesini nasıl sevdiğini, evine gelen icra memurlarını nasıl teselli ettiğini, yeni sinema sanatçılarını nasıl desteklediğini, kaderlerinin benzediği Zeki Müren'e nasıl üzüldüğünü kimse bilmez. "Eskiliğini, kara çarşaf ve beyaz dantellerle kapatmaya çalıştığı evinin koltuklarında nasıl ağladığını, annesi Rafet Hanım'ın 'Yerli Garbo' yaratmak için kızı Belgin'in hayatını müsrifçe harcadığını farkına vardığında nasıl geç kaldığını" Bircan Usallı Sılan'ın, "Acı Dolu Yıllar" kitabından öğreniyoruz. Kim ne derse desin onları özlüyoruz. Şarkı yarışmalarıyla bir an önce köşe dönmek isteyen ve Harlemli basketbolcularının kaderini taşıyan memleket gencini ziyan olmaktan uzak tutmak istiyoruz. Konunun uzmanı olmadıkları halde toplanan o zevatın güzellik yarışması jürisinin gerim gerim gerinen edalarından iğreniyoruz... Mal ve piyasa ikilemine zorlanmaktan midemiz bulanıyor. Zeki Müren'i, Adnan Şenses'i, Muazzez Abacı'yı, Müzeyyen Senar'ı, Münir Nurettin Selçuk'u, Sezen Aksu'yu - Minik Serçe olduğu zamanları- Orhan Gencebay'ı -Aaah baba, senin ne işin var o yarışmalarda?-, Tanju Okan'ı, Fatma Girik'i, Filiz Akın'ı, Türkan Şoray'ı, Hülya Koçyiğit'i, Sadri Alışık'ı, Muazez Abacı'yı izlemek onlarla şarkı söylemek, hüzünlenmek, sevinmek, ayrılmak ve kavuşmak istiyoruz. Küçükhanımefendi 1995 Mart'ında yükseldi gökyüzü katına. Sadri Alışık ve Ayhan Işık'la Zincirlikuyu Mezarlığı'nda istirahat ediyor. Ve onu filmlerden birinden çıkıp; gökyüzünden bahçedeki kamelyaya ineceği günü bekliyorum.