Başak, Benal, Ertuğrul... 1 ay öncesine kadar isimlerinin yan yana gelmesi için hiçbir sebep yoktu. Farklı şehirde çok farklı hayatlar sürdüren 3 genç; bir gün yapabilecekleri en kötü şeyi yaptılar; kendilerini dünyaya getiren annelerini öldürdürdüler....
Peki ama neden? İşte şimdi herkes bu sorunun yanıtını ararken Türkiye'de kadınların en çok piknik tüpüyle şiddete uğradığını, uğrayanlar dışında bileniniz var mıydı?
1 haftada 2 anne katiliyle tanıştığımız günlerde yapılan bir açıklama, "Anneler neden öldürülüyor" tartışmalarına cevap veriyor: "Çok ilginçtir ki; küçük piknik tüpüyle kadına şiddet uygulama çok büyük orandadır." Bu açıklamayı Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Gülten Seber'in Toplumsal Çalışmalar ile Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Projesi'nin toplantısında yaptı. Uzmanlar, 'piknik tüpüyle dayak yiyen kadının toplumun'da anne-baba cinayetlerinin artabileceğine karşı uyarıyor.
'HAKARETLERİ SİNDİREMEDİM' İlk şok Şubat ayının son gününde Adana'dan geldi... 18 yaşındaki Ertuğurul Kocakaya "erkeklerle gezmekle" suçladığı ablasını öldürmeye giderken kendisine engel olmak isteyen annesi Sultan Kocakaya'yı (39) bıçaklayarak öldürdü. Erkuğrul Kocakaya, yakalandığında "Annemi öldürdüm, ablamı öldürmeye gidiyorum" dedi. Ardından pişman olduğunu söyleyen Kocakaya, anne ve ablası tarafından sürekli olarak aşağılanıp hor görüldüğünü öne sürdü. Bu olayın üstünden 1 ay bile geçmeden işlenen 2 cinayet ise Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Prof. Dr. Olcay Tiryaki, 21 yaşındaki Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi kızı Başak Aydıntuğ tarafından bıçakla boğazı kesilerek öldürüldü. Başak Aydıntuğ, anne-babasının boşanması nedeniyle depresyona girdiğini ve kullandığı depresyon ilacı yüzünden öfke nöbetleri geçirdiğini öne sürdü. Aydıntuğ da mahkemeye verdiği ifadede; tıpkı Ertuğrul Kocakaya gibi annesi tarafından sürekli azarlandığını ve aşağılandığını anlattı. Mahkemeye giderken yaptığı makyajla dikkat çeken Aydıntuğ, "Annem babaannemde kalmama kızıyordu. Olay gecesi de 'Kimin koynundan geliyorsun?' diye sorunca çok sinirlendim" diyerek kendini savundu. 53 yaşında hayatını kaybeden başarılı Prof. Dr. Tiryaki'nin henüz cenazesi kalkmadan başka bir anne cinayeti şok yarattı. Konya'da 33 yaşındaki Benal Sönmez, 64 yaşındaki annesi Sebahat Gülbeyaz'ı, Aydıntuğ'un yaptığı gibi, boğazını keserek öldürdü. Sönmez'in anne-babasının 10 yıl önce boşanmasından sonra depresyona girdiği ve halen tedavi gördüğü ortaya çıktı. Anne katilleri toplumun farklı kesimlerinde yetişmiş olmasına rağmen hepsinin dağılmış ailelerin çocukları olması gözleri işin uzmanlarına çevirdi.
'ANNE-BABAYA ŞİDDET ARTABİLİR' Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli çocukların annelerini öldürme noktasına gelmesinin temelinde; sevgisizliğin yattığını söylüyor. Yaşananların aynı döneme denk gelmesinin rastlantı olduğunu düşünen Prof. Dr. Verimli, "Anneler, babalar çocuklarınızla neden sevgi ilişkisi kurmuyorsunuz? Onları aşağılayıp onurlarını kırıyorsunuz. Burada ortak taraf; çocukların arzu ve isteklerinin ters şekilde engelenmesi ve çocukların hırpalanması, hor görülmesi söz konusu" diyor. Prof. Dr. Verimli, boşanmış çiftlerde sorumluluğun tek bir ebeveynde kalmasının da birçok sorunu beraberinde getireceğini anlatıyor. Sorumluluğu tek başına alan ebeveynin 2 kat daha fazla kısıtlayıcı davrandığını belirten Prof. Dr. Verimli bireyin değil, kişiliğin eğitilmesi gerektiğini söylüyor. Psikiyatrist Doç. Dr. Özkan Pektaş, insanın en çok sevmesi gereken varlığı öldürmesinin altında ciddi bir psikolojik rahatsızlık olduğunu belirtiyor. Kişilik bozukluklarının görüldüğünü söyleyen Pektaş, boşanan çiftlerde sorumluluğu tek başına alan annenin çocuğa sevimsiz gözükmüş olabileceğini şöyle açıklıyor: "Kişinin bakımını sağlayan ebeveyn her zaman sevimsiz olan, 'Dersini çalış, sorumluluklarını al' diyen taraftır. Bu da çatışmayı arttırır. Çiftlerin ayrılıklardan sonra çocuklara karşı birbirini kötülemesi maalesef çok yaygın. Çocuğa zarar vermek istemiyorsanız birbirinizi kötülemeyin. 13-23 yaş arası en kritik dönemdir bu dönemde baba otoritesi boş kalmamalı." Pektaş; şiddetin meşrulaşmasının ve toplum tarafından benimsenmesinin en büyük tehlike olduğunun altını çizerek ürkütücü bir sonuca dikkat çekiyor: "Şiddetin bu kadar benimsendiği bir ortamda bu çatışmalar yaşandıkça anne ve babaya şiddetin çoğalmasından endişe etmeliyiz. İstanbul'un göbeğinde Nişantaşı'nda bile kadın dayak yiyor. Kimse bir şey yapmıyor, maalesef kadına değer verilmiyor."
'ARKADAŞSIZ ÇOCUĞA DİKKAT' Aile ve evlilik terapisti Psikolog Prof. Dr. İlkay Kasatura; aileleri çocukların hastalık belirtilerine karşı uyarıyor. Birçok hastalık belirtisinin aileler tarafından fark edilmediğini söyleyen Prof. Dr. Kasatura, "Çocuğun hiç arkadaşı yoksa, iletişim kuramıyorsa, yalnız kalmak istiyorsa, uyumsuzsa; çocuğa kızmak yerine çözüm yollarına gidilmelidir" diye konuşuyor.