Bir gemi kaç insan hayatı ediyor!..
Ekrem Bektaş, 16 yıllık kaynakçı... Bir sabah son kez işe gitmek için evden çıktı, bir daha da dönmedi. Çalıştığı tersanede bir patlamada öldü. Nedeni gaz sıkışmasıydı... Bilirkişiler keşif yaptı, ambarda bulunması gereken 500 YTL'lik fan yoktu. Bektaş'ın hayatına 36 bin YTL değer biçildi...
*** Bir gemi kaç insan ediyor!
Ekrem Bektaş, 16 yıllık kaynakçı... Sabah işe gitmek üzere evden çıktı ve bir daha dönmedi... 2005 yılında bir patlamada öldü. Patlamanın nedeni çalıştığı ambarda gaz sıkışmasıydı. Keşif yapıldı ambarda bulunması gereken 500 YTL'lik fan yoktu..
Emine, Sabahat, Arzu, Nazlı ve Özgür... Ekrem Bektaş'ın annesi, eşi ve üç yetim çocuğu... 2005'in Haziran'ında bir kor düştü Bektaşlar'a... Hayatlarında en unutamayacakları günüydü çünkü. O gün ev halkı 06.00'da ayaktaydı. Baba işe gidecek, çocuklar da okula... Kahvaltı hazır, dumanı tüten sıcacık çay masada ev halkını bekliyordu. Çocuklar banyo sırası için itişiyor, anne ortalığı yatıştırmaya çalışıyordu.
SON İŞ GÜNÜYDÜ! Ekrem Bektaş'ın annesi odaya seslendi... "Ekrem kalk, işe geç kalacaksın." Ekrem o kadar yorgundu ki sürünerek kalktı yataktan. "Yaa ana. Allah'tan bugün son iş günüm. Yoksa dayanamayacağım." Anası sırtını sıvazladı oğlunun, "Bugün de git de yarına Allah kerim..." Geç kalıyordu Ekrem, gömleğinin düğmelerini masada ilikledi, tıraşını olduktan sonra "Eyvallah akşama görüşürüz" dedi. Arzu, odasının kapısının arasından babasına bakıyordu, bir an öpmek geldi içinden ama öpmedi. "Geç kalıyor, oyalamayayım" diye düşündü. Sabahat Hanım, mutfaktan seslendi, "Ekrem, beni de bekle, birlikte gidelim..." Ekrem oralı olmadı... Merdivenleri ikişer, üçer inerek yola çıktı. Tuzla'da iki katlı bir apartman... Tuzla'da üç göz oda... Tuzla'da bir ana, dul kalmış bir eş, üç de çocuk... Tuzla'da iki katlı apartmanın üç göz odasında 2 yıldır gözyaşı bityor.
TUZLA'DA ÜÇ GÖZ ODA Bektaşlar'a misafir oluyoruz. Dudaklarının kenarındaki kırık gülümsemeyle karşılıyor bizi ev halkı. Boynumuza sarılıyor Arzu, sanki umutları tekrar yeşerecekmiş gibi... 3 yıldır alışamamış babasının yokluğuna, alışılmaz da... Babaannesi içeri buyur ediyor, çaylar hemen sehpada... Evin küçük kızı Nazlı, adı gibi nazlı, pek konuşmuyor. Babası öldükten sonra susmuş, 15 yaşında... Evin hanımına bakınıyoruz Arzu, "Annem işte, geç gelir" diyor. Emine Ana, Arzu ve Nazlı oturuyoruz odada. Başlıyorlar anlatmaya...
KOMŞULARI HABER VERMİŞ! "Nasıl oldu" diyoruz, ilk sözü Emine Ana alıyor, gözyaşları arasında: "Keşke göndermeseydim, keşke hastayım diye yalan söyleseydim. Son iş günüydü bilemedim... Salı günü saat 14.00'de patlama olmuş, bize haber vermediler. Akşam haberlerinde komşular izlemiş ona rağmen bir şey söylemediler. Yandaki komşuyla birlikte giderlerdi sabahları işe. Çocuk geldi, 'Ekrem abiyi bekledim bekledim gelmedi' dedi. O an anladım yıkıldım... Ne gördük, ne de hastaneye gidebildik."
HEMEN MAHKEMEYE Arzu'daydı sıra... Evin büyük kızı... Evin en dirayetli, gencecik yaşında ailenin tüm manevi yükünü omzuna almış, gencecik güzeller güzeli Arzu'da... Olaydan 10 gün sonra bütün acılarını kalplerine gömerek, mahkemeye başvurmuş aile. Zaten ne olduysa ondan sonra olmuş. Arzu dimdik ayakta. Yaşadığı günü dün gibi hatırlıyor. "Patlama 14.00'de olmuş. Komşular haberlerde izlemiş. Telefon gelmeye başladı, herkes babamın işten dönüp dönmediğini soruyordu. O zaman anladık öldüğünü..." "Babam 16 yıllık kaynakçı" diyor Arzu, işinin ehli bir usta. Sonrasında araştırıyor olayı Arzu. Neler çıkıyor ortaya: "Babamın bulunduğu yerde havalandırma sistemi olmadığı için gaz sıkışmış ve patlama olmuş, hemen kapıları kapatmışlar. Yaralananlar olmuş, patron 'Kapıları kapatın' diye bağırmış. Yangın başka bir yere sıçramasın, geminin başka bölümü de patlamasın diye. Ayağa kalkabilen yaralılar kaçmış, üzerine cisim düşenler ve ağır yaralı babamın üzerine kapılar kapanmış. Babam 'Kurtarın beni' diye bağırmış ama kimse oralı olmamış. İç kanamadan öldü, erken müdahale olsaydı yaşayacaktı, ama kapılar üzerine kapandı" diyor gözyaşları arasında Arzu.
60 MİLYARA ANLAŞALIM Arayan soran olmamasına kızıyor aile, "Hiç olmazsa başsağlığı dileselerdi" diyor Arzu. Ama giden gitmiş ne çare... Mahkeme kapılarında almışlar soluğu Bektaşlar... Tehditler arasında. "Patronlar 4 avukatla katıldı mahkemeye. Salona girmeden önce 60 milyara anlaşalım, yoksa annenizde ölür, bu davanın sonunu bir tek sizin çocuklarınız görür. Dua edin ki babanız çalışırken öldü, başka bir yerde ölseydi 60 milyarınız da olmazdı. Bakın arabamız var isterseniz bunu da size verelim' dediler. Resmen babamızın ölmesine sevinmemizi istediler" diye de ekliyor.
YALANCI TANIKLAR "Nasıl normal karşılamamızı bekliyorlar işçi ölümlerini. 'Biz sizi anlıyoruz' diyorlar, ben kimsenin babasını ihmalden öldürmedim ki beni anlasın. Gelsin bakalım 1 yıl benimle yaşasın, birlikte yiyelim, çektiklerimi paylaşsın. Bakalım anlayabiliyor mu, sonra bana anlatsın" diyor Arzu. Yalancı tanıklar da koymuşlar araya, ama "Allah'tan hakim 'babacan' bir adamdı da" diyor Arzu, "yutmamış" tanıkların yalanlarını... Kardeşlerinden bahsediyor acılı genç kız, her yıl takdirname getiren Özgür'ün derslerinin nasıl hepsinin birden 0 olduğundan. Annesi sinir hastası olmuş. Nazlı'nın ve kendisinin eğitimi yarım kalmış. "Şimdi ben bunları neden bir 'kader' olarak benimseyeyim. Oraya takılacak 500-600 liralık bir cihaz neden benim kaderimin tamamını oluştursun" diye soruyor, verecek cevap bulamıyoruz genç kıza.
PARAYI DEVLET ALSIN! Kime güveneceğini, şaşırmış Bektaşlar... Babasının katilleriyle anlaşmamakta kararlı... Geceleri annesinin yastığına sarılarak ağladığını ve bu yüzden sabaha kadar uyumadığını söylüyor Arzu. "Onların en yüksek cezayı almasını istiyorum. Kamu yararına olan davanın parasını devlet alsın. 36 bin YTL'yi evimde görmek istemiyorum. Çünkü ben ağlıyorum. Yazık değil mi 83 kişinin çoluğuna çocuğuna. Ben babama paha biçemiyorum. Neden bir fan benim kaderimi belirlesin. Bir gemi kaç insan ediyor. Kaderimin bu şekilde değişmesine neden olan katiller tutuklansın" diyecek kadar da yürekli.
Hiçran AYGÜN
|