Dayak yiyen kadın ne ister? 8 Mart 1857'de New York'ta, 40 bin dokuma işçisi daha iyi şartlarda çalışabilmek için greve gitmese, polis grevi engellemek için işçilere saldırmasa, onları fabrikaya kilitlemese, orada yangın çıkmasa ve 129 işçi can vermese; şimdi kimi kadınlarımızın hareketli parçalar eşliğinde eğlenerek kutladıkları, 8 Mart Kadınlar Günü eğlenceliği olmayacaktı. Geçmişte daha iyi yaşayabilmek, birey olabilmek, ayaklarının üzerinde durabilmek için; egemen güce yaşamları pahasına başkaldıran kadınların anısı, 1921'de Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak ölümsüzleştirilmek istenmiş. O kadınların acıklı hikayesini bilenler, eşit ve insani şartların kadınlar için oluşturulmasına hizmet etsin diye, 8 Mart'ı kadınlara özel kılmışlar. Kimi feminist kadınlar televizyonda konuşsunlar, kendilerince eşitsizlik saydıkları şeyleri, millette daha kolay dayatabilsinler diye değil. 2007'de; fuhuş yapmaya zorlanan kadınların sayısı, 700 bin ile 4 milyon arasında. Üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü suiistimale uğramış. Anlayacağınız kadınların çok büyük çoğunluğu açısından mesele, Paris'te bulunan önemli bir markanın hala Nişantaşı'nda şube açmamış olmasından daha ürkütücü. Kadınların daha mutlu olabilmelerinin, özgürleşmelerine bağlı olduğu açık. Neden kadınlarımızın büyük çoğunluğu özgürleşemiyor? Ekonomik bağımsızlıkları olmadığı için. Para kazanmak için en başta eğitimli olmaları gerekmiyor mu? O halde neden eğitemiyoruz kadınlarımızı? Bir sürü sebep var. Eğitimde bölgeler arası eşitsizliği önleyememişiz. Geleneklerimizden gelen taassubumuz kız çocuklarla erkek çocuklar arasında ayrımcılık yapmamıza neden oluyor. Toplumun fakirliği, çocukların okumasına olanak tanımıyor. Bunların tümünü aşarak üniversiteye kadar gelen kızlarımıza da, üniversite yönetimleri izin vermiyor. Neden? Başlarına örttükleri örtünün altında kalan kafalarının içinde, Cumhuriyet'e karşı husumet besledikleri zannıyla. Bu vehim, açık tehdit olan cahillikten bile büyük tehlike olarak algılanıyor. Anayasa değişiklikleri bile, yazılı olmayan yasakların ortadan kalkmasını sağlayamıyor. Sonuç olarak bugün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Günün anlam ve önemi anlatılıp durulacak. Cehaletin, kadınların başına açtığı belalardan bahsedilecek. Kadınlar için daha iyi yaşam şartları istenecek. Sesi çok çıkan kadınlar, pozitif ayrımcılığın keyfini daha fazla sürmek için bastıracaklar.
Kimlerin mi sesi çıkamayacak? Dayak yiyen kadınların. Çocuklarına süt alabilmek için insanlık dışı şartlarda üç kuruşa çalıştırılan kadınların. Bir şekilde fuhuş batağına düşürülen kadınların. Seslerini duyuramadıkları için; yılın 365 günü varlıkları bile hatırlanmayan kadınların, yine hiç sesleri çıkamayacak. Bu listeye son yıllarda kişisel özgürlüklerini kullanmak istedikleri için, eğitim hakları engellenen kadınlar da eklenmiş durumda. Sanırım kadınlar bu 8 Mart'ta; pozitif ayrımcılık, siyasette kadına özel kotalar, aile hukukunda kadına tanınan hakların genişletilmesi gibi taleplerden çok, birey olarak kabul edilmeyi ve anayasadan doğan kişisel özgürlüklerinin kendilerine iade edilmesini isteyecekler. Bu hengamenin içerisinde; yaşamı, kendi eksiklikleri kadar noksan gören bencillerin dışında, herkes duruma bakıp, 8 Mart'ı kadınların yüzüne bakmaktan utanarak geçirecek.