İnsan tacirlerinin tuzağındayken güvenlik güçlerimizin eline düşenler, şimdi vatanlarına iade edilecekleri günü bekliyor. Bazıları mülteci olarak kabul edileceklerini düşünüyor. Bir ağızdan konuşup 'Türkiye babamızdır. Büyük ülke büyük devlettir. Bizi darda koymaz' diyorlar.
Eski Tunca Kışlası'nda barındırılan kaçakların yaşam koşulları pek parlak değil elbette. Aslında devletimiz büyük bir özveri göstermiş. Onlara yepyeni yataklar, somyalar, mutfak malzemeleri, temizlik araç gereçleri ve bir evde, otelde bulunan her türlü ihtiyaç malzemesi olanağı sunmuş ama nankörler de varmış aralarında.
FİRAR İÇİN Görevliler; "Bazen ağır suçlu olduklarını sandığımız kişiler de yakalanıp buraya getiriliyor. Ülkelerine dönünce büyük cezalar alacaklarını düşünüp firar etmek ya da sınır dışı olmayı engellemek istiyorlar. Kargaşa çıkartıp kaçmak amacıyla yatak yorganları, malzemeleri yakıyorlar. Bu konuda deneyimli personelimiz olduğu için böyle durumlarda hemen önlem alıyor ve kuş uçurtmuyoruz" diyorlar.
KADINLAR VE ÇOCUKLAR Havalandırmaya çıkış sırayla oluyor. Özellikle havanın güzel olduğu günlerde bahçeye, avluya çıkıp orada uzun süre kalmaları mümkün. Ancak bu iş sırayla. Önce kadınlar ve çocuklar çıkıyor. Vakitleri bitip koğuşlara dönünce, sıra erkekler koğuşuna geliyor. Böyle bir havalandırma seansına ben de göz tanığı oldum.
TARZANCA... "İyi ki de görmüşüm" dediğim anlar hayli fazlaydı. Kaç yaşında olursa olsunlar hepsinin içinde bir çocuğun yattığını, bahçedeki salıncaklara, kaydıraklara küçükler kadar onların da itibar ettiklerini gözledim örneğin. Çoğu öz dilinden başka lisan bilmese de kendi aralarında bir tür özel dil geliştirmişler. Çat pat ya da Tarzanca diyeceğimiz şekilde konuşuyorlar ama pekala anlaşabiliyorlar.
İYİ DAVRANIŞLAR Sohbetleri daha çok özlem üzerine, ülkelerindeki işsizlik ve can güvenliğinin yokluğu üzerine. Bazen ben de katılıyorum o sohbete. Hepsi, konsolosluklarına haber vermemi ve işlemlerinin çabuk yapılmasını istiyor. "Polis bize iyi davranıyor. Burada iyi karşılandık, bakılıyoruz ama özgürlük gibisi yok" diyorlar.
TÖRE KURBANI Birkaçı İngilizce'yi az da olsa anlayıp konuşuyor. Yanaşıp sorular soruyor, onların da sorularını yanıtlıyorum. İşte bir Afganlı. Solgun yüzlü, bakışlarına sıkıntı yansımış bir genç kadın bu.
* Sizin İngilizce bildiğinizi söyledi polis arkadaşlar. - Biraz biliyorum.
* Nerelisiniz? Afganistan'ın hangi bölgesinden yani? - Celalabad yakınlarındanım. Eşim, kendisine ait bir terzi dükkanı işletirken sokak çatışmasında seken bir kurşunla öldü. Orada töre var. Kardeşiyle evlenmem gerekiyordu. Buna karşı çıktım ama dinleyen olmadı. Zorunlu kaçıp terk ettim ülkemi.
'ÇABUK BİTSİN' * Çocuğunuz ya da yakınlarınız var mı? - Bir küçük oğlum var. Şimdi eşimin annesinde. Onu çok özledim. Hedefim İngiltere'ye iltica etmek. Kabul ederlerse oğlumu da yanıma alırım ileride.
* Nasıl yakalandınız? - İran'da bazı kişiler var. Onlar kanalıyla bir toplanma merkezinde bir araya gelindi. 50-60 kişilik bir kaçak gurubuyduk. İran sınırını geçtik, Türkiye'ye girdik. Bir süre sonra kara yoluyla İstanbul'a gelip bekledik. Daha sonra Yunanistan'a geçmek isterken jandarmalara yakalandık ve buraya getirildik.
* Burada yaşam zor sayılır. Nasıl geçiyor günler? - Bize çok iyi çok dostça davranıyorlar. Müslüman kardeşimiz bir ülke burası. Kötü bir niyetimiz olmadığını da hemen anlıyorlar. Yine de özgür olmak gibisi yok. Kısa zamanda ne olacaksa olsun diye bekliyoruz.
SORUN BÜYÜK Bu mekanla ilgili sadece gözlem değil arşiv araştırmaları da yaptım. Örneğin geçtiğimiz yıl Edirne Barosu İnsan Hakları Komisyonu tarafından kurulan "Göçmen Misafirhanesi İnceleme Komisyonu" yaklaşık 600 göçmenin barındırıldığı Tunca Kışlası'nda incelemeler yapmış. İncelemeler sonucunda komisyon tarafından hazırlanan raporda, misafirhanede en önemli sorunun fiziki şartların yetersiz olduğu ifade edilmiş. Raporda ayrıca, yeterli sağlık taraması yapılmadan bir arada tutulan göçmenlerin yaz aylarının başlamasıyla birlikte bulaşıcı hastalıklara yakalanma risklerinin yüksek olduğuna da işaret edilmiş.
AB NEREDE? Baro Başkanı Avukat Coşkun Molla, "Biz bu şartların iyileştirilmesi için 100 bin euroluk bir Avrupa Birliği projesi hazırladık. Ancak Avrupa Parlamentosu bile bu soruna sahip çıkmadığını projeyi reddederek gösterdi" diye anlatmış meseleleri. Sadece Emniyet Genel Müdürlüğü'nün ayırdığı ödenekle çözüm zor ama AB de meseleye fazla sıcak yaklaşmıyor ne yazık ki.