Matruşka tabutlar
Her boydan tabutu koydular musalla taşlarına. Öyle ya içlerinde gurbet yangınına kül gitmiş her yaştan insancık var. Bebesi var, sabisi var, ergeni var, kadını, kızı, adamı var. Sanki de Matruşka bebekleri gibi. Hani birbirinin içinden çıkar gibi her boydan tabut var musallalarda. Her bir tabutun içinden bin yığın acı, hicran, yaşanmamışlık çıkıyor. Yitenler, o siyah tahta kutularda alevden siyaha dönmüş ölü bedenlerle yatıyor.
ÖLMEM Mİ BENİ TAŞLARA VURUN Mezarlık kalabalık. Orada da devletten, milletten, köyden, kentten, yaban ellerden gelenler dolu. Dahası Alaman'ın büyükelçisi, konsolosu, insan yanlısı ve medyacısı da orada. Dualar, temenniler, feryatlar, ağıtlar, hançereleri parçalanan bir alay akraba kadın. Çok uzatmam ben bu lafları. Şu gördüğünüz fotoğrafları çekerim ki her biri tarihe "nişan taşları" gibi düşe isterim. Sonra birbiri peşi sıra dizilenmiş giden 9 tabutun ardından, sankim de yitenlere yakılmış gibi yakışıklı bir halk ezgisinin sözleri gelir takılır aklıma, bir de onu söylerim size, yeter. "Gurbet elde bir hal geldi başıma. Ağlama gözlerim Mevla kerimdir."
|