Hiç derdine düşenler
Aşık mısınız? Hayır! Ayrılık acısı mı çekiyorsunuz? Çoktan bitti! Şimdi ne yapıyorsunuz? Derin bir boşlukta debelenip durmak hepsinden zor aslında. Derde derman arayıcılar, aşıkların bitmeyen sorunlarıyla ve ayrılanların tesellileriyle uğraşıp dururlar. Hiç ilgilenmezler hayatlarında kocaman bir hiçle uğraşmak zorunda kalanlarla. Hiç derdine düşenler, kendi başlarına kalırlar hayatta. Teselli bulabilecekleri şarkıları yoktur Şiir söylemez ozanlar, hiç derdinden ölenlere.
TUTUNACAK DALLARI YOK Üstelik 'yalnızlık acısı'na pansuman yapmaya çalışanlar da, dikkate almaz bu grupta bulunanları. Meseleyi net ortaya koyalım en iyisi. Bahsettiğimiz grubun sevgilisi yok. Doğal olarak nazla niyazla uğraşma durumları da yok. Ayrılmamışlar da yakın zamanda. Ya da uzun zaman önce kendilerini yakan bir yalnızlığa mahkum edilmemişler. Meftun değiller hiç kimseye! Kendi başlarına, kurtulması zor bir arayış girdabına kapılmış gidiyorlar. 'Tutunacak dalları yok' sözü, tam bunları anlatıyor. Ne yapmışlar? Doğrusu hiçbir şey yapamamışlar! Aşk bahçesine giremedikleri için, diken batmamış ellerine. Ancak o acıyı duyamamanın acısı çökmüş yüreklerine. Bir aşk söz konusu olamadığı için, ayrılık da zebun etmemiş bunları. Bir hasretin ayazında üşümeyi, özlemlerin en yücesi görüyorlar ya, geçmiyor ellerine.
ÖZLEM DUYMAYI BİLMEK Sizce aşk belasından da, ateşli ayrılık çemberinden de daha yakıcı değil mi, arada kalmak? Özlem duymak, ancak neye duyduğunu bilmemek. Bir aşkın efsununda şekilden şekle girmek için deli divane olmak ve büyünün sahibini tanıyamamak, hepsinden zor değil mi? Bence zor! Sayıları; aşıklardan da, ayrılık belasına tutulanlardan da kalabalık olan bir grup var, herkesin görmezden geldiği. Bunlara ben; 'hiçbir şeysizler' diyorum. Hiçbir şeysiz olmak kadar acı ne var dünyada? Düşünsenize, Orhan Gencebay'ın en acıklı şarkıları size hitap etmiyor. Sizi anlatmıyor acının imbiğinden süzülmüş arabesk nağmeler bile. Neden? Çünkü siz bir yokla savaşıyorsunuz! Acınız sanal sizin. Böylesine yalnız bıraktığımızda 'hiçbir şeysizleri', sahtekarlar üşüşüyor etraflarına. Aşk pazarları kuruyorlar, internetin ışık almaz, küflü sokaklarında. Yaşa göre, boya endama, kazançlarına göre eşleştirmeye çalışıyorlar, 'hiçbir şeysizleri'. Sonrası hazin elbette! Bu oyuna her gün on binlerce insan geliyor. Sanal ya da gerçek tacirler, üzerlerinden para kazanmak için güya aşk satıyorlar, büyük boşluklarda debelenenlere. Biz olanlara bakıp, bu oyuna nasıl geldiklerini anlayamıyoruz.
AŞK ÖLÇÜLMEZ Aşk metrelerden medet umanlara şaşırıyor, aşk ölçerlerden çıkan sonuca göre hareket edenlere gülüyoruz. Kafelerde, barlarda ne yapacaklarını bilemeden, onları yönlendiren yalancıların rüzgarına kapılıyor bu zavallılar. Bir umut uğruna olmayacak işlere giriyorlar, çoğu zaman hayatları mahvoluyor. Anlayacağınız çaresiz insanlar dolaşıyor etrafımızda, onları anlamak bile istemiyoruz. Onlar başka dudaklardan 'seni seviyorum' denildiğini duymak için, mahvediyorlar hayatlarını. Biz, bütün bu olanları hayretler içinde seyrediyoruz. Bütün bunları size iki şey için hatırlatıyorum; Birincisi; anlayın ve yardımcı olun 'hiçbir şeysizlere' İkincisi; aşkınızın kıymetini bilin. Ve ayrılık acınızın bile ne kadar bulunmaz olduğunu anlayın artık. Ya hiç sevilmeseydiniz daha mı iyi olurdu?