Tarihi ve doğal güzellikleri, zümrüt yeşili ormanları, coşkun ırmakları ve güler yüzlü insanlarıyla Bosna-Hersek sizi bekliyor....
Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'yı gezerken binlerce Müslüman Boşnak'ın ölümüne, yüzbinlercesinin tehcirine yol açan savaşın izleri, bütün bu güzelliklerin yanında gezenlerin içini burkuyor. Savaşın izleri Boşnak halkının derinlerine nüfuz etmiş. Aradan geçen yıllar bazı şeyleri onarmış ama yürekler hala yanık. Çünkü Bosna-Hersek kentlerinde gün geçmiyor ki yeni bir toplu mezar bulunmasın. Saraybosna'yı gezerken top mermisi değmemiş, ağır silahlarla tahrip edilmemiş bina görmek çok zor. Kocalarını, çocuklarını kaybeden Boşnak kadınlar hala gözyaşı döküyor şehitliklerde. Kentin yamaçları şehitliklerle çevrili. Yamaçlara sığmayan şehitler için kentin en büyük stadı mezarlığa dönüştürülmüş. Saraybosna'nın her yanı buram buram tarih kokuyor. Osmanlı Kalesi, Sırp bombardmanında tahrip olan kütüphane binası, köprüleri, camileri ve çeşmeleriyle Saraybosna, Bursa, İstanbul, Edirne kadar Osmanlı! Saraybosna'da nabız Başçarşı'da atıyor. Başçarşı'yı gezerken kendinizi Eyüp Sultan'da gibi hissediyorsunuz. Her şey o kadar tanıdık, o kadar sizden, o kadar bizden!
BULUŞMA ADRESİ MORİJE HAN Morije Han, kentin entelektüel birikimine ev sahipliği yapan, içilen sıcak çayların eşliğinde ülkenin yarınlarının konuşulduğu bir mekan. Boşnak aydınların ve üniversite gençliğinin takıldığı Morije Han'da kahvenizi yudumlarken Türk öğrenci gruplarının sohbetlerine de tanıklık ediyorsunuz. Saraybosna, yurt dışında eğitim fırsatı arayan Türk öğrencilerin yeni adresi olmuş. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi'nin öğrencileri Başçarşı sokaklarındaki lokantaları, kafeleri dolduruyor. Ertan Aydoğan da Saraybosna'da üniversite eğitimi alan Türk öğrencilerden biri. Ertan Aydoğan, boş vakitlerinde Bosna- Hersek'te iş yapan Türk firmalarının temsilcilerine ve ülkeyi gezmeye gelen turistlere rehberlik yapıyor. Üç gün süren Bosna-Hersek gezimizi Ertan Aydoğan'ın rehberliğinde yapıyoruz. İlk durağımız Başçarşı sırtlarındaki şehitlik. Sırplara karşı kahramanca mücadele veren yüzlerce Boşnak genci bu şehitlikte yatıyor. Kente hakim bir tepedeki şehitlik çiçeklerle bezenmiş. Şehitliğin tam ortasında da Aliya İzzetbegoviç'in kabri bulunuyor. Şiddetli soğuğa rağmen gece Saraybosna Kalesi'nden kenti seyretmek tarifsiz bir keyif katıyor gezimize. Saraybosna'ya gelip de Tuzla'daki tüneli görmemek elde değil. Savaşın en şiddetli günlerinde Müslüman Boşnaklar'ın dünya ile irtibatını sağlayan tek nokta bu tünel olmuş. Tuzla bölgesindeki mütevazı bir evin altından Saraysbosna Havaalanı'na açılan 1.5 kilometrelik tünel, savaşının kaderini değiştirecek kadar önemli bir işlev görmüş. Bosna-Hersek'in merhum Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, ağır Sırp bombardmanı altındaki Saraybosna Havaalanı'na bu tünelden gidip gelmiş. Savaş bittikten sonra tünelin ucundaki köy evi müzeye dönüştürülmüş. Mostar'da, tarihi köprüyle birlikte kentin sembolü haline gelen bir başka mekan da Blagaj Tekkesi. Blagaj Tekkesi Mostar'a çok yakın. Kentin 10 kilometre dışında. Blagaj Tekkesi'nin bulunduğu yer tam bir huzur ortamı. Neretva nehrinin küçük kollarından biri olan Buna nehrinin doğduğu büyük kayalığın hemen yanıbaşına kurulmuş Blagaj Tekkesi. Tekke, Balkanlar'ın, özellikle de Bosna-Hersek'in müslümanlaşmasında önemli izler bırakmış bir yapı. Tekkenin bulunduğu kayalığın hemen altından çıkan coşkulu su kıvrıla kıvrıla akarken, geride seyrine doyum olmayan bir manzara ve müthiş bir serinlik bırakıyor. Nehrin çağıltısına kuş sesleri eşlik ediyor. Bu huzur ikliminde yakın bir zaman önce insanların birbirlerini katlettiğine inanamıyor insan.
BALKARLARIN İNCİSİ MOSTAR Mostar, Bosna-Hersek'in hatta Balkanların incisi. Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı topraklarına katılan bu şirin kent, Ortaçağ'dan kalma mimari kimliğini bugünlere kadar muhafaza edebilmiş ender kentlerden biri. Kenti ikiye ayıran nehrin üzerine kurulan Mostar Köprüsü, inci bir gerdanlık gibi kentin sülietindeki ihtişamlı yerini koruyor. Mostar, Hristiyan Hırvatlar'la Müslüman Boşnaklar'ın yüzyıllarca içiçe yaşadığı bir kent. Dar sokakları, köprüleri, tarihi eserleri ve yüzyıllar öncesinden bugünlere kalan mimari dokusuyla Mostar, hem savaşın hem de yeniden bir arada var olabilmenin izlerini taşıyor. Savaş sırasında Hırvat topçularının ateşiyle tamamen yıkılan Mostar Köprüsü üç yıl önce büyük bir törenle yeniden açıldı. Mimar Hayreddin tarafından 1557 yılında inşa edilen köprü, Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri. Osmanlı mirası olan Mostar Köprüsü'ne UNESCO ile birlikte Türkiye Cumuhriyeti sahip çıktı. Gümüşhaneli taş ustalarının aylar süren özenli çalışması sonucunda tarihi köprü, eski ihtişamına yeniden kavuştu.