Bir Bahriye masalı
Yıl 1943 olsa gerek. 2. Dünya Savaşı'nın Türkiyemiz için de tehlikelerle dolu bir anında, Ankara'dan Gölcük'e genel bir emir geliyor: "İkinci bir emre kadar her türlü izin kaldırılmıştır." İzin yasağının tüm personele tebliğ edilişinden 3 gün sonra, Harp Filosu Komutanı Tümamiral Sait Halman'a Teğmen Ş.Y.'nin firar ettiği bildiriliyor. 4 gün sonra teğmen TCG YAVUZ'a dönerek kaçtığını itiraf edip teslim oluyor. Verdiği ifadede, bir genç kıza "delicesine aşık" olduğunu ve İstanbul'a giderek onunla gizlice evlendiğini belirtiyor. Başka da hiçbir mazeret beyan etmiyor.
'DİVAN-IHARPKURULA' Tümamiral Halman emrediyor: " Derhal kamara hapsine konulsun. 2 gün sonra Divan-ı Harp karşısına çıkartılsın!" Sonuç o andan belli. Divan-ı Harp, teğmeni askerlikten ihraç edecek, rütbelerini söküp sivil hayata geri döndürecek. Hatta bir süre de hapis cezası verebilecek. Divanı Harp günü ve saati geldiğinde, inzibatlar teğmeni kamaradan güverteye çıkartıyorlar. Divan-ı Harp, TCG YAVUZ'un büyük salonunda toplanacaktır. Salona doğru giderlerken, teğmenin gözü gemiye yaklaşmakta olan bir tekneye ilişiyor. Bahriye'nin bir motorudur bu. İçinde bembeyaz giyinmiş bir genç kadın vardır. Teğmen farkına varıyor ki bu yeni eşidir. Teğmen ve inzibatlar TCG YAVUZ'un iskelesinin başında bekliyorlar. Genç kadın iskeleden çıkıp güverteye gelince, eşi Ş.Y ile birbirlerine sarılıp ağlamaya başlıyorlar.
HEPSİAYAKLANDI Ş.Y. diyor ki: "Sevgilim biliyorsun Bahriye'den tard edileceğim." Eşi de diyor ki: "Biliyorum birtanem. Ama üzülme ne olur. Bizim aşkımız bize yeter." Divan-ı Harp salonunun önüne geliyorlar. Kapılar açılıyor. İçeri giriyorlar yan yana. Divanı Harp'e başkanlık edecek olan Tümamiral Halman ile yüksek rütbeli subaylar, sıra halinde oturmuşlar. Genç çift içeri girince hepsi ayağa kalkıyor. Önlerindeki şampanya kadehlerini kaldırarak, "Kutlarız. Allah mesut etsin" diyerek düğünü başlatıyorlar.