Mutluluk ve aşkı bulamamaktan şikayetçi misiniz? O zaman, Şanal Günseli ve Işık Elçi'nin yakında film haline getirilecek aşk hikayesine bir kulak verin!...
İlişkiler, evlilikler çıkmazda... Kimi evlenecek bir eş bulamamaktan yakınırken evlenenler boşanıyor, boşananlar mutluluğa inançlarını yitiriyor. 5 yıl öncesine kadar mutluluğu ve aşkı arayanlar arasında Kuantum Yaşam Merkezi'nin kurucuları Şanal Günseli ve Işık Elçi çifti de vardı. Aşkı ve mutluluğu aynı anda aramaya başlayıp birbirlerinde bulan çiftin tanışma ve evlenme hikayesi aynı dertten muzdariplere ilaç gibi geliyor. 3 yıl önce hikayesini bir kitapta anlatan Şanal Günseli, bu hikayeyi film haline getirmeye hazırlanıyor. "Kötü bir ilişki yaşıyordum" diye söze başlayan Işık Elçi'ye "Ben de" diye eşlik ediyor Şanal Günseli... Anlatmaya başlayınca gözleri parlıyor, yaşıyorlar adeta... Cümleler havalarda uçuşuyor... "Sadece mutlu bir aile istiyordum, bütün yeminlerimi bozmuştum" derken, biri de "Evet, ben de" diyor. Diğeri atılıyor, "Meğer ben arkadaşımla dertleşip ne istediğimi anlatırken, Şanal aynı anda İzmir'e gelmiş ve bir sürü şey olmuş." Tesadüfler, rüyalar, doğru zaman, doğru yerler. "Eşruhumun Eş Zamanı" adlı kitabın filmini çekmeye hazırlanırken hem evliliğe giden tanışmalarını, hem de arayış içindekilere yardımcı olacak ipuçlarını anlattılar.
BULUNMAZSA ACI ÇEKİLİR Işık Elçi babasına kırgınmış, Günseli annesine. İlişkilerde sorun yaşayanların ebeveynleriyle ilgili kırgınlıkları ya da ebeveylerinden kaynaklanan önyargıları olduğundan söz ediyorlar. Şanal Günseli en temeldeki sorunun Tanrı sevgisinden kaynaklandığını öne sürüyor. Günseli, "İnsan yaratandan ayrılmanın acısını derininden hisseder. Ona bir küskünlük duyar, onu ve onu hatırlatacak kişiyi arar. Bulamayınca acı çeker" diyor. Küçük yaşta terk eden babasına küskünlüğü nedeniyle, mutsuz ilişkiler yaşamış Işık Elçi. Biten bir evlilik, sancılı bir ilişki... "Annem sevgisini hissettirmezdi. Ben de hep böyle tipleri seçiyordum" diyen Şanal Günseli ise ilişkilerde başarısız olduğuna inandırmış kendisini. Kişisel gelişim uzmanı olan Günseli, "İnsanlara akıl veriyorsun ama başaramıyorsun" diyerek kendi kendine kızıyormuş. Ta ki sevgilisiyle kavga ettiği bir restoranın tuvaletinde haykırarak ağlayana kadar. "50 yaşına gelmiştim ama bu da olmamıştı, demek ki artık olmayacaktı. Ama böyle yaşayamazdım. O gün karar verdim. İstediğim tek şey mutlu bir ilişki, bir yuva ve aileydi. O güne kadar ilişkilerle ilgili bildiğim her şeyi unutup, yeminlerimi bozdum. Ve 1 ay boyunca bunu istediğimi yüksek sesle tekrar ettim. Gören 'deli' demiştir. Yıkık dökük bir kiliseye girer dilekte bulunurdum. 3 ay sonra o kiliseye Işık'la el ele girdim."
'YEMİNLERİMİ BOZUYORUM' Çocukluk yıllarından itibaren rüyalarının rehberliğine inanan Işık Elçi de aynı günlerde yaşadıklarını şöyle özetliyor: "Babam küçük yaşta beni bıraktığı için ya terk edecek insanları çekiyordum hayatıma ya da öyle şeyler yapıyordum ki beni terk etmelerini sağlıyordum. Bir gün, rüyamda babamı affettiğimi gördüm. Onu affetmeden sağlıklı bir ilişki kuramayacağımı anlamıştım. Bu, dönüm noktası oldu. Sancılı bir ilişki yaşıyordum. Anladım ki en çok istediğim şey güzel bir evlilik. Gökyüzüne bakarak dua ettim; 'bilerek ya da bilmeyerek evlilik, ilişkiler ve mutluluk üzerine ettiğim olumsuz yeminleri bozuyorum; hayatımda güzel ve sağlıklı bir ilişki istiyorum' dedim. İstediğim insanın özelliklerini sıraladım, tarif ettim, bir yandan da 'nerede o?' dedim. O sırada, İstanbul'dan İzmir'e seminer için gelmiş geziyormuş."
'SİPARİŞ VERİR GİBİ İSTEYİN' Işık Elçi, istenilen kişi ve ilişkinin detaylandırılması gerektiğini söylüyor. Elçi'ye göre istenilen kişi ve ilişki bir sipariş gibi düşünülmeli. Hatta not alınmalı. Ve en önemlisi de bugüne kadar iyi bir ilişki yaşamamanıza neden olan engellerle yüzleşilmeli. "Bunları kalpten istediğinizde ve yaptığınızda melekler oklarını atar" diyen Elçi, "eşruhum" dediği Şanal Günseli'yle tanışmasını sağlayan kilometre taşlarını sıralıyor: Aynı gün 2 yerden gelen iş teklifinden az maaş veren, ama daha fazla sevdiği iş olan kişisel gelişim merkezinde çalışmayı seçmesi, bu iş sayesinde Şanal Günseli'yle tanışması, onu ilk göreceği yer olan seminere gitmek için yarı yoldan dönmesi, arkadaşının çöpçatanlığı, rüyalar... "Seminerde benim olduğum noktaya baktı. İlk kıvılcım orada başladı" diyen Işık Elçi'ye, Günseli eşlik ediyor: "Başka bir seminer öncesi onu gördüm. Arkası dönüktü ama bir elektrik akımı oldu. Birden bana döndü, yanıma yürüdü, önümden geçti ve gitti. Fark etmedi. 'Bu o' dedim. İzmir'e gidişleri çoğalır, seminerlerin birinde tanıştırılırlar, arkadaşların birbirlerine yakıştırmaları, seminerlerin artmasıyla Günseli, her gün çiçekle Işık Elçi'nin işyerine gider...
GERÇEKTEN SEVEBİLMEK... Işık Elçi önceleri "Klasik erkek işte, kur yapıyor. İstanbullu adam, İzmir'e geldiğinde gönül eğlendirecek birini arıyor" diye düşünüp hep bir duvar örse de yeminlerini bozduğunu hatırlar. Bir defa buluşurlar ve o gün evlenme teklif eder Günseli... Korkular, aileler, 20 yıllık yaş farkı... Hepsi bir kenara bırakılır. Tanıştıktan 5 ay sonra, Işık Elçi'nin rüyasında gördüğü 27 Mart'ta evlenirler. Nikah günlerini bir arkadaşlarının tesadüfen o güne almış olması Işık Elçi için en büyük işarettir, doğru karar olup olmadığı sorusuna. Maddi olanaksızlıklara rağmen kırmızı bir bavulla çıkarlar yola. Her şey güllük gülistanlik değildir. "Sonsuza kadar mutluluk gibi bir şey yok tabii ki. Mücadele başlıyor" diyor Şanal Günseli. Mücadele ile zorlama ilişki arasındaki farkı şöyle açıklıyor: "Mücadeleyi karşınızdakiyle savaş şeklinde vermiyorsunuz. Kendinizle, hayata bakış açınızla ve hayatla veriyorsunuz. Birbirinizi anlıyorsunuz, istekleriniz, beklentileriniz aynı oluyor." Şanal Günseli gerçek mutluluğun temelde bir kişiyi değil hayatı bir bütün olarak görüp sevdiğiniz zaman bulunacağını söylüyor: "Hayat bir şölendir, aslında büyük bir sofra kurulmuştur. Aşk bundan sadece bir parçadır. O masada herkes güzel yemeklerden yeme ve o şölende eğlenme hakkına sahiptir, oraya çağırılmıştır" derken Işık Elçi söze giriyor ve son noktayı koyuyor: "Aşkı sofradaki mönünün tamamı olarak düşünmemek lazım, aşk o mönünün bir parçası. Çünkü o zaman ne oluyor: Zannediliyor ki, 'tamam, buldum aşkı!' Ama kişi kendi olamıyorsa, kişi hayalinin peşinden gidip kendisi gibi davranamıyorsa, bir süre sonra o deli divane olduğu aşk, batıyor. Başka aşklar da var, yaratma aşkı var, iyileştirme aşkı var, insanlarla dostluk aşkı var... Kişi o mönüyü bütünüyle görüp kabul ederse, o zaman o aşk daha da zenginleşir. Herkesi sevebilmek, çiçeği sevebilmek, sokaktaki çocuğu sevebilmek... Eğer yüreğiniz bunu yapabiliyorsa o zaman bir kişiyi gerçekten sevebilirsiniz. Ve hayatı birlikte seversiniz."