Hırsızın hiç mi suçu yok!
Bu hafta gündeme iki önemli haber damgasını vurdu. Biri sanatçı Fazıl Say'ın yanlış çeviriden kaynaklanan cümlesi, diğeri tiyatronun çınarlarından Savaş Dinçel'in ölümü. Üçüncü bir gündem ise "atlandı". Emekli bir asker gazetelerdeki "satılık köşeler"den bahsetmişti... Büyük gazetelerin büyük köşe yazarları, bir haftadır Fazıl Say'ın bir Alman gazetesine yaptığı röportaj ve sonrasında siyasiler, sanatçılar, üzerine düşen düşmeyen herkesin konuşmalarını tefrika halinde yazdı. Böylelikle günü ve köşelerini kurtardı. Kimileri eleştirdi, kimileri destek çıktı, kimileri de hedef gösterdi. Sonunda Fazıl Say patladı ve Can Dündar'ın programında hedef gösterildiğini ve artık bu durumdan korktuğunu açıkladı. İyi mi oldu! Yılın 300 gününü yurtdışında konserler vererek geçiren ve Türkiye'nin dış temasları için de son derece önemli olan "diyalog elçisi" unvanını da alan Fazıl Say, haksız da hırsızın hiç mi suçu yok!
Satılıkköşeler Büyük gazetelerin büyük köşe yazarlarını anmışken, emekli askerin "satılık köşeler" lafını atlamak olmaz. Hemen gazeteleri karıştırdım bir tek Okay Gönensin bu konuyu yazmış. Her köşenin "yazı" olmadığından bahseden Gönensin, özellikle "lise hatıra defteri" tadındaki yazılardan ve köşecilerin kişisel tarihlerini yazmasından bahsetmiş. Aslında doğru bir konuya parmak basmış. Ancak Okay Gönensin bu "köşeyi" yazarken, kendi gazetesine bakmayı unutmuş...
SavaşDinçel Bu bayram tatsız başladı ya öyle devam ediyor. Kalbimizi kıracak, umutlarımızı yitirecek bir haber de Savaş Dinçel'den geldi. 65 yaşındaki "genç" tiyatro ustası, kalbine yenik düştü. Onca uyarıya, onca nasihate rağmen, sevdiği sigarasından uzaklaşamadı. Bir yaprak daha düştü koca çınardan, yeri doldurulmayacak. Acıların dindi mi, gittiğin yerde mutlu musun Savaş Abi...