Yönetim ilk iş olarak Ortega'yı yiyenleri temizledi. Genç bir ekip kuruldu ve başına Hooijdonk gibi bir ağabey getirildi. Artık transferdeki prensip şuydu: F.Bahçe'ye alınacak oyuncu adam gibi adam olacak.
O sezon Oğuz yönetimindeki takımda oynayan futbolcuların 4'te 3'ü ile yollar ayrıldı. Yepyeni genç bir kadro kuruldu. Fransa'daki Konfedarasyon Kupası'nda oynayan Milli Takım'ın iskeleti artık F.Bahçe'deydi. Bunların başına da sözü geçecek dünyaca tanınmış bir ağabey gerekliydi. Hooijdonk ile anlaşıldı. Transferlerdeki ilk kıstas futbolculuktan önce adam gibi adam olma vasfını taşımaktı. F.Bahçe takımı ne olursa bir kolej takımı hüviyetinde olacaktı.. Türkiye'yi iyi tanıyan Daum'la da el sıkışılıp yola çıkıldı. Bu arada 5 yıllık bir plan çerçevesinde amatör branşlara el atıldı. Onlar da düzeltildi ve 100. Yıl'a hazırlanılmaya çalışıldı. Herşey yavaş yavaş ve derinden yapılıyordu. Futbol dışında ilk iş bayan voleybol takımını ikinci ligden çıkartmak oldu. Diğer branşlara da genç ve kaliteli transferler yapıldı. İlk senelerde orta sıralarda yer alan takımlarımızın her geçen sene boyunca nasıl güçlendiğini tüm kamuoyu gördü. Taviz verilmeden uygulanan bu programın 100. Yıl'da kulüp müzesine nasıl döndüğünü bütün Türkiye hep beraber gördü. Alınan kupalardan müzede yer kalmadı. Tekrar futbola dönelim. O sene Fener sezona kötü bir giriş yaptı. Yeniden yapılanmak kolay değildi. İlk devre Beşiktaş'ın 8 puan gerisinde kapatıldı. Her zamanki gibi "istemezükçüler" sahne aldı. Daum gitmeliydi. Hooijdonk yaşlı bir adamdı ve Fener'de ne işi vardı? Ve daha bir çok konularda kulüp yerlebir edilmeye başlandı. Elbette 8 puan gerisindeki F.Bahçe için kamuoyu yaratmak kolaydı ama o toplantıda alınan kararlara sıkı sıkıya yapışmış Aziz Yıldırım ve ekibinden haberleri yoktu. Tekrar toplantı yapıldı ve F.Bahçe'nin tarihinde hiç alışık olunmamış bir biçimde çıkan karar kamuoyu ile paylaşıldı. Daum'la yola devam edilecek kadro bozulmayacak, tam aksine transferlerle güçlendirilecekti. Işte Nobre ve Mehmet Yozgatlı bu yüzden alındılar. Büyük baskılar vardı ama başkan ve yönetim kesinlikle taviz vermeden medyaya başka bir açıklama yapma ihtiyacını hissetmediler. Zaten FBTV kuruluş aşamasındaydı ve eli kulağındaydı. Açıklamalar artık kendi televizyonundan, kendi taraftarına yapılacaktı. Yönetimin kendilerine güvendiğini gören teknik kadro ve futbolcular ikinci devre çok başka oynadılar. Kulüpleri ve kendileri için sahaya çıkıyorlardı. Kendilerine bu güveni sağlayanlara ihanet etmediler, fırtına gibi estiler ve şampiyonluk geldi.