Pakistan, siyasi bunalımlar içinde rotasını ararken, milyonlarca insan ayda yüz doları geçmeyen gelirle yaşam mücadelesi veriyor. Sıkıntının sefaletin insanlığı böylesine sardığı bir coğrafyada patlayan bombalar parçalanan bedenler de ülkenin kaderini değiştirmeye yetmiyor.
Atatürk Havaalanı'nda Pakistan Hava Yolları'na (PİA) ait uçağımıza binmek için işlemlerimizi yaptırırken tanık oluyoruz gideceğimiz ülkenin içinde bulunduğu trajik duruma. Sivil polislerin nezaretinde tam 47 Pakistanlı genç yanımızda sıraya giriyor. Hepsi ürkek, hepsi çıktıkları umut yolculuğunun İstanbul'da sona ermesinin şaşkınlığı içinde. Terlikli ayakları, yoksul kıyafetleri ve ürkek bakışlarıyla uçağın arka kısmına sıralanıyorlar. Altı saat süren uzun uçak yolculuğu sırasında çok azı kendi aralarında sohbet ediyor. Çoğu suskun. Belki İslamabad'a indikten sonra yeniden kaçışın hayellerini kuruyor, belki de sağ salim ülkelerine döndükleri için şükrediyorlar hallerine.
'MESCİDİMİZİ İSTİYORUZ' Sancılı ülkenin başkentine gece iniyor uçağımız. Gece kusurları her yerde olduğu gibi İslamabad'da da gizliyor. Sabahın ilk ışığıyla birlikte General Pervez Müşerref'in ülkesinden yaşam kesitleri görmek için dolaşmaya başlıyoruz İslamabad'ı. İlk bakışta modern ve planlı bir kent görünümü veren İslamabad'ı keşfetmek için biraz daha çaba harcayınca, kentin tam ortasında yüzlerce insana mezar olan Lal Mescid'i büyüyü bozuyor. Yıkılan medreseden geriye iki minareli bir cami kalmış. Etrafı bariyerlerle tel örgülerle çevrili mescidin her tarafında güvenlik güçleri nöbet tutuyor. Birkaç kare fotoğraf bile heyacanlandırıyor görevlileri. Ağaçlara asılan bez afişlerde 'Mescidimizi geri istiyoruz' cümlesi dikkat çekiyor. Patlayan bombalara, parçalanan bedenlere, kısıtlanan özgürlüklere rağmen yoksul, Pakistan halkı silahlarla yine de gurur duyuyor. Sokakta gördüğünüz, belkide akşam sofrasına koyacak kuru ekmeği olmayan insanlar, ülkenin nükleer silah sahibi olmasıyla açıkça övünebiliyor. Ülke kaynayan bir kazan gibi. Ölümün insanları ne zaman, nerede yakalayacağı belli değil ama yine de gurur duyabilecekleri silahları var! Başkent İslamabad'ın tam göbeğindeki füze anıtı bile ülkenin içinde bulunduğu paradoksu anlatmaya yetiyor. İslamabad'ın yanıbaşındaki Revalpindi'de sokak aralarında tabanca ve tüfek imalathanelerini gezerken hayrete düşüyoruz. Pakistanlılar da bizim hayretimize hayret ediyorlar.
YOKSULLUK HER YERDE Resmi kaynaklara göre Pakistan'ın nüfusu 163 milyon. Ancak kimse bu rakama inanmıyor. Ülkede en az yirmi milyona yakın kayıtdışı nüfusun yaşadığı söyleniyor. Başta başkent İslamabad olmak üzere Pakistan'ın büyük kentlerinin etrafı Afganistan'dan göçen yüzbinlerce insanın barındığı kamplarla çevrili. Bu kamplarda insanlar çok kötü koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Haripur'daki Afgan mülteci kampındaki binlerce insan sağlıklı olmayan koşullarda yaşamlarını sürdüyor. Sadece kamplarda yaşayanlar değil, Pakistan halkı da yoksulluğun altında eziliyor. "Gençken çalışırsın, hayatını sürdürürsün. Evlenirsin, çocukların olur. Çalışamayacak kadar yaşlanınca çocukların sana bakar. Çocuğun yoksa başkalarına muhtaç olursun"... Herkesin dilindeki bu cümle, milyonlarca insanın yaşadığı kaderi çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
UMUDA YOLCULUK Pakistan'da kişi başına düşen milli gelir 500 dolar civarında. Günde on iki saat çalışıp 100-200 dolar arası bir gelire sahip olan herkes kendini mutlu sayıyor. Ayda yüz dolarla kurulan yaşama milyorlarca Pakistan'lı razı. Bu yaşama razı olmayan ya da yüz doları bile bulamayan binlerce genç, Batı ülkelerine kaçabilmek için tehlikeli yolculuklara kucak açıyor. Pakistan'dan kaçmanın bedeli çok ağır. Uluslararası simsarların eline düşen talihsiz gençler, en az dört bin dolar ödeyerek bu tehlikeli yolculuğa çıkıyor. İstanbul Atatürk Havaalanı'ndan Pakistan'a sefer yapan THY ve PİA hergün umut yolculuğu kısa süren yüzlerce genci ülkelerine geri götürüyor. Ülkelerine dönenler buruk da olsalar yine de şanslı. Çünkü her yıl yüzlerce kaçak Pakistanlı bu umut yolculuğunda ya Ege'nin serin sularında kaybolup gidiyor ya da havasızlıktan boğulup, cansız bedenleri Anadolu yollarında asfalta seriliyor!