Bu ülkeyi anlatan bir şarkının tekrarı!
Şanlıurfa'da doğum sırasında Kızılay'ın verdiği kan nedeniyle AIDS hastası olan Müzeyyen Işıkgöz de kızı Rukiye gibi ölüme yenildi. Müzeyyen Işıkgöz'e verilen kan için daha önce "test yapılmadığına" dair eşi ve doktoru tarafından belge imzalandığı ortaya çıktı. Bunu açıklayan kişi ise Kızılay Genel Başkanı Tekin Küçükali. Tabii Küçükali, elinde bu belge olduğu için de kurumunu ve kendisini "göğsünü gererek savunma hakkına" sahip oldu! "Kızılay'ın bir kabahati yok. Başsağlığı dilerim" diyerek de kenara çekildi!
Yemininiunuttu! O gün hastanede yaşananları bilmiyoruz ancak Müzeyyen Işıkgöz'ün eşi Sedat Işıkgöz, karısı ve yeni doğan bebeğini kurtarmak için böyle bir "cahillik" yapmış olabilir. Ya işi insan hayatı "kurtarmak" olan ve bunun için "yemin eden" doktorun hiç mi suçu yok! Peki Kızılay, kuruma bağış yapılan kanları ne zaman test ediyor? Sadece insanların ihtiyaçları olduğu sırada mı? Bu testleri yapmak için tesis mi yok? Bağışlanan kanlara test yapılmıyorsa, istatistik kurumları Türkiye'de "tehlikeli hastalık taşıyanların" bilançosunu nasıl çıkartıyor? Sorular çoğaltılabilir...
Yaünlüolsaydı! Düşünsenize; bu durum İstanbul'da acil ameliyata alınan bir "ünlünün" başına gelse ve o kişi kan nedeniyle çaresiz bir hastalığa yakalansa neler olurdu? Önce doktor yargılanır, sonra kanı veren kurumun başındaki kişi açığa alınır, meslek hayatları sona ererdi. Hatta iş AİHM'e kadar giderdi. Ama tek "tesellimiz" ünlü ve zenginlerin başına böyle şeylerin gelmeyeceği! Müzeyyen Işıkgöz ve böyle ölüm haberlerini okudukça, bu ülkeyi anlatan bir şarkının tekrarını yaşıyorum. Çünkü ölüm çaresizlere yakışır!