Abdüllatif Şener'in dersi
Doç. Dr. Abdüllatif Şener, son seçimlere girmeyip akademik yolu tercih etti. TOBB'un Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'ne öğretim görevlisi oldu. Yeni ekonomistlerin yetişmesini sağlıyor. Derslerinde bir taraftan teorilere dikkat çekerken, diğer yandan da günlük olayları öğrencileriyle tartışıyor. Dersleri ilgi çekiyor ve dikkatle izleniyor. Öğrenciler, politika sahnesinde de başarılı olmuş hocalarını can kulağıyla dinlerken, anlattıklarının satırını kaybetmemek için harıl harıl not tutuyor. İşte bu derslerden birisinde ele alınan 'kalkınmayla' ilgili notlara yansıyanlar: "Kalkınma denilince şu 5 ana kavram lokomotif olarak öne çıkar; - Doğal kaynaklar ve çevre, - Teknoloji, - Sömürü, - İnsan kaynağı, - Kurumsal yapılar. Bunların hepsinde güçlü olan ülkeler hızla kalkınırlar. Ancak bunlardan ilk 2'si tek başına bir şey ifade etmez, insan unsuruna bağımlıdır. Üçüncüsü daha çok kapitalist/emperyalist açıdan bakışı ifade eder, dolayısıyla günümüzde de geçerliliği tartışılır. Bu anlamda önemli olan son 2'sine dikkat çekmek isterim. Yani insan ve kurumsal yapılar bir ülkenin kalkınmasında öne çıkar. Bunlarla neyi kastettiğimizi açalım. Bilim adamları insanları sosyopsikolojik yönden 4 gruba ayırırlar. Bunlar; - Zeki insanlar: Yaptığı işle hem kendisi kazanır hem karşısındakine dolayısıyla ülkesine kazandırır. - Haydut insanlar: Yaptığı işle hep kendisi kazanır. Ama ne karşısındakine ne de ülkesine kazandırır. Örneğin, bir arabayı soyan ve üstelik camını kıran ve lastiğini patlatan hırsız. İkinci örnek, kendisine 50 lira çıkar sağlamak için devleti 1000 lira zarara sokanlar. Bunlar siyasetçi, bürokrat ve işadamı olabilir. Ne oldukları genel tarifi değiştirmez. - Saf insan: Yaptığı işle ne kendisi kazanır ne de karşısındakine kazandırır. - Aptal insan: Kendisi zarar eder ama karşısındakine kazandırır. Ülkenin hızlı şekilde kalkınması için bu insan gruplarından akıllı olanların öne çıkması gerekir. Diğerlerinin özellikle 'haydut insan' türünün öne çıktığı ortamlarda, siyaset 'kin ve nefret' üretir. Böyle olunca seçilen herkesi kucaklayamaz. Kurumsal yapıların da zeki insanların kontrolünde olması gerekir. Şüphesiz 'ahlak anlayışı' da hem insanı hem de kurumsal yapıyı etkiler. Bu anlayışın kime ve neye prim verdiği önemlidir. Max Weber e göre kalkınmada 'Protestan Ahlak' yani üretim önemlidir. İnsanlar iyiyi takdir eder ama gider kötünün yanında yer alır. Veya kendisini yönetsin diye oy verir. Bu unsurlar kalkınmanın önünde engel teşkil eder."
Krizolurmu? Şener, kalkınmada yabancı sermayenin katkısına da not düşüyor. En önemlisi kriz beklentisine radikal bir tarif getiriyor. "Eğer ülkede yabancılaşma artıyorsa kriz çıkmaz" notunu ekliyor ve şöyle devam ediyor: "Ancak ekonomik politikalarında yabancılaşmasına yol açar. Bu açının genişlemesi yabancıların isteklerinde direnmesine ve taleplerinin kabul edilmesinde tehditlere kadar ileri gitmesine yol açabilir." Görüldüğü gibi Şener, derslerinde bir yandan uzman olduğu ekonomiye ağırlık verirken, yine deneyimlerine ve yaşadıklarına dayanarak yarının politikacılarına da önemli 'tüyolar' veriyor. Hani anlayana sivrisinek saz örneği gibi.