Evlilik yaşamının çıkmaza girmesi, boşanmayı doğurur. Boşanmaların sayısı günümüzde hayli yüksektir. 1957 yılında Japon nüfus istatistiklerine 71 bin boşanma olayı geçmiştir. Bu, bütün evliliklerin aşağı yukarı 10'da 1'idir. Her 7 dakikada 1 evli bir çift boşanmaktadır. Bununla birlikte, bu yüzde oranı çağımızın başlarına göre biraz daha düşüktür. Geçmişle bugün arasında gözle görülür bir ayrım vardır. Eskiden sadece erkek boşanmak için başvururken, bugün kadına da aynı hak tanınmıştır. Kısırlık artık boşanmak için neden oluşturmamaktadır.
Çocuklar boşanmaya engel olabiliyor Araştırmalara göre, kadınlar, erkeklerden 3 kat daha fazla boşanma davası açmışlardır. Bu durum, gerek aşk evliliklerinde, gerekse üçüncü bir şahsın aracılığı ile kurulmuş evliliklerde ağır basmaktadır. Kopan evliliklerin 6'da 1'inde beraberlik süresi 7-10 yıldır. Bunu 10-15 yıl, 6 ay ila 1 yıl arası, 2-3 yıl izlemektedir. Kopan evlilik bağlarının 4'te 1'inde sadece 1 çocuk bulunmaktadır. Evli çiftlerin yaklaşık olarak öteki 3'te 1'inin ise hiç çocuğu yoktur. Bunu, boşanma sayısının az olduğu çok çocuklu evlilikler izlemektedir. Evlilik yormaya başlamış, çekiciliğini yitirmiş ve tekdüze hale gelmişse, bu durum evliliğin çökmesine neden olabilir. Değişik karakterler uyum içinde olamazlarsa; kısa zamanda karşılıklı, dayanılması olanaksız durumlar ortaya çıkar. Çocuk engelleyicidir. Çocuksuz veya 1 çocuklu aileler, karşılıklı anlaşmaya pek önem vermemekte ve kolayca boşanmak için harekete geçmektedir. Çocuğa olan sevgi, sadece çocuğa değil, aynı zamanda eşe de karşıdır.
Beyinde biter Eğer eşler birbirlerini keşfedilmesi gereken bakir alan olarak görmemeye başlar, karşılıklı canlandırma ve cesaret verme kesilirse, yorgunluk dönemi ortaya çıkar. Demek oluyor ki, evlilik zaman ölçüsüne bağlı bir şey değildir. İnsan ruhunun kaynağı beyindedir; uyarıya karşı duyarlığın azlığı veya çokluğu burada ayarlanır.