Bazı gıdaların pek çok ölümcül hastalığa karşı kalkan görevi gördüğünü söyleyen Dr. Elif Güveloğlu, gözümüzü açtığımız andan itibaren yapılması gerekenleri sıraladı....
Son yıllarda kanser vakalarında yaşanan artış, kuşkusuz hepimizin tüylerini ürpertiyor, korkutuyor. Peki ne oldu da kanser tırmanışa geçti? Yediğimiz gıdaların sağlıksız olması, kötü yaşam şartları, stres gibi pekçok neden sayıyor uzmanlar. Ama en önemlisi de, bağışıklık sistemimizin çökmesi, yani vücudun savunmasız kalması, kendini koruyamaması. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdikten sonra uzmanlığını patolojide yapan, ancak daha sonra bitki bilimi fitoterapiye ilgi duyan Dr. Elif Güveloğlu da kanserdeki artıştan tedirgin. "Kanser vakaları çığ halinde büyüyen bir şey" diyen Dr. Güveloğlu'na hem bir hekim hem de bir fitoterapi uzmanı gözüyle kanseri ve diğer hastalıkları sorduk. Bu konuda özellikle bağışıklık sistemini güçlendirici gıdaların, bitkilerin önemine dikkat çeken Dr. Elif Güveloğlu, başlıyor anlatmaya...
DNA HASARI "Kanserin biyolojik tanımı bizim tıp kitaplarında 'tamamlanmamış DNA hasarı'dır. DNA demek genetik şifre demek. DNA'da genetik hasarlanma olduğu zaman normal olmayan hücre büyümesiyle karşı karşıya kalıyoruz. 'Anormal hücre büyümesi' de zaten kanserin mikroskobik tanımı. Bağışıklık sistemimizde kanser hücrelerini yiyen, yutan hücrelerimiz var. Bunlara 'doğal öldürücü hücrelerimiz' diyoruz. Bir de çöpçü hücrelerimiz bulunuyor. Bunlar sürekli vücudumuza giren yabancı maddelerle savaşan bağışıklık hücrelerimiz. Kanser tümör hücreleri de vücudumuzun ürettiği ama vücudumuza yabancı hücrelerdir. Hemen her gün vücudumuzda kanser hücreleri oluşuyor.
AĞIR BASAN TARAF KAZANIR Zamansız güneşlendiğimizde, öğle saatinde güneşe çıktığımızda cildimizde birtakım kıpırdanmalar başlıyor. Bağışıklık sistemimizdeki milyarlarca, trilyonlarca hücre genetik yapısında anormallik gördükleri, antijen olarak değişik algıladıkları hücrelerimizi hemen öldürüp yok etmeye başlıyor. O yüzden her sigara içen de kanser olmuyor, her güneşe çıkan da. Kronik dejenetarif hastalıklar da böyle. Vücudun bağışıklık sistemiyle; bir tartı gibi düşünün denge olarak, hangi taraf ağır basarsa o taraf galip geliyor. Eğer bağışıklık sistemimiz ağır basarsa, kurtuluyoruz kanserden ve diğer hastalıklardan. Ama bağışıklık sistemimizin zayıf olduğu bir zaman da bizi yakalarsa kanser ortaya çıkıyor. Kanserin ortaya çıkması için iki temel faktör var. Genetik ve çevresel faktör. Bunun ikisi de olduğunda kanser ortaya çıkıyor. Çok 80 yaşında dedeler gördüm ben kahvehanelerden çıkmayan ama akciğerleri sapasağlam. 'Genetik olarak çok sağlammışsınız' diyorum ben onlara. Genetik olarak bir meyil olacak, üstüne de çevresel faktörler binecek, işte o zaman kanser ortaya çıkıyor. O yüzden, 'birinci derece yakınlarında akciğer, meme, kolon, kalın bağırsak kanseri olanlar kendine dikkat etsin' diyoruz.
KALKAR KALKMAZ SU İÇİN Gelelim bağışıklık sistemimizi nasıl güçlendireceğimize... Sabah gözümüzü açtığımız andan itibaren başlayabiliriz bağışıklık sistemimizi güçlendirmeye. Mutfağımızdaki malzemelerle de yapabiliriz. Bunun için çok fazla çaba veya para harcamaya da gerek yok. Sabah tuvalete kalktığımızda bir bardak ılık içme suyunu yudum yudum içeceğiz. Bu, bağırsaklarımızda yıkama etkisi yapıyor, toksinlerden arındırıyor. Cildimizi bile temizleyen bir şey.
KAHVALTIDAN ÖNCE NAR Kahvaltıya başlamadan, mide boşken, mevsim meyvelerinden antioksidan olanları sıkıp suyunu için. Nar mevsimidir sonbahar. Ve bütün kronik dejeneratif hastalıklarda, 'otoimmün' dediğimiz bağışıklık sisteminin yanlış çalışmasıyla giden hastalık grubu hastalarımda ben bu mevsimde nar kürü yaptırıyorum. Sabah aç karnına nar suyu öneriyorum. Nar, bilinen en güçlü antioksidanları içeriyor. Antioksidan özelliği yüksek olan iki meyve var: Üzüm ve nar. Ülkemiz de nar ve üzüm cenneti. Yazın üzüm suyu, kışın nar suyu. Narı ikiye kesip portakal sıkar gibi, içinin zarıyla sıkıp içmelisiniz. Üzümü de katı meyve sıkacağında kabuğu ve çekirdeğiyle presleyip sıkabilirsiniz. Elma, havuç, portakal suyu da içilebilir çeşit olsun diye. Ama kalkar kalkmaz önce içme suyu, sonra nar suyu içilmeli. İkinci bağışıklık güçlendirici madde, her kahvaltıda olması gereken sızma zeytinyağıdır. Çok önemli bir omega 3 kaynağıdır zeytinyağı. Hastalıklardan koruyucu etkisi vardır. Mide-bağırsak hastalıklarından korur kimyası nedeniyle. Çok yüksek derecede içerdiği omega 3 en önemli kanser savaşçılarından biridir. Kanser hastaları köpek balığı kıkırdağı, köpek balığı karaciğeri kullanıyor. Bunların en önemli etken maddeleri omega 3 ve omega 6. Bunlar zeytinyağı da içeriyor. Sadece onlarda biraz daha yüksek.
SIZMA ZEYTİNYAĞI Tedavide bu yüksek doz kullanılır ama günlük hayatımızda gidip köpek balığının kıkırdağını, karaciğerini aramaya hiç gerek yok. Sızma zeytinyağı çok faydalı. Sabahları çocuklarımı bile alıştırdım. Zeytinin üstüne biraz limon, biraz nar ekşisi ile zeytinyağı döküyorum ve bayılarak yiyorlar. Hatta benim annenannem, gerçek salçayı bir çay kaşığı suda ezerdi bu sosa koyardı. Yüksek likopen kaynağı. Ama üstü bir parmak küflü salçalardan bahsetmiyorum. Zamanında yıkanmış kırmızı biberin çekilmesi ve tuzlanmasıyla elde edilmiş.
'MEVSİMİNDE TÜKETİLMELİ' Likopen yine çok önemli bir koruyucudur. Kanser koruyucu bir maddedir. Domateste, kırmızı biberde, narda, kırmızı renkli gıdalarda vardır. Tabii ki çiğ olarak almak gerekir. Ama ben hep hastalarıma da söylüyorum, 'domates çok kıymetli, fakat kışın yemeyin' diyorum. Her şeyi mevsiminde tüketmek lazım. Kışın da onun karşıtı başka gıdalar var. Yeşil yapraklı sebzeler bol kışın da. Ispanak, pırasa, maydanoz, yeşil soğan, greyfurt, mandalina, portakal... Kan portakalı domatesin birebir karşıtıdır, içerdiği vitamin ve likopen değeriyle. Ama bunlar taze sıkılmış olacak. Kahvaltıda bu likopeni ve sızma zeytinyağını ekleyeceğiz. Yemeklerimize salata ile başlayacağız. Ara öğüne de bir tane meyve sıkıştıracağız. Bir mandalina, bir portakal, bir havuç, bir elma yemek bile bugün meme, prostat ve bağırsak kanserine karşı koruyucu. Kanser önleyici çok önemli 3 madde var. İlki yeşil salata. Yine sızma zeytinyağı ve limonla yapılmış. Yoğurt çok iyi bir kanseri önleyici gıda. İçerdiği laktik asit mide bağırsak kanserinden direkt koruyor. Ayrıca bizim 'prokanserojen' dediğimiz, kanser yapıcı öncü maddeler vardır. Yoğurtta bu ön kanserojenlerin kanserojenlere geçiş gösterdiği enzimi bloke eden maddeler bulunuyor. Yani o ön kanserojen olarak kalıyor ve dışkıyla atılıyor.
'KEPEKLİ' DİYE KANDIRIYORLAR Üçüncüsü ise tam tahıllar. Tam tahılları her öğünde tüketmeliyiz. Ama her öğün salata, her öğün yoğurt, her öğün tam tahıl. Tam tahıl ne olabilir? Gerçek, köy dövmesi tarhana çorbası örneğin. Kabuklu pirinçten yapılmış çorba veya pilav olabilir. Bulgur pilavı, kepekli pirinç pilavı veya kepekli makarna. Hiçbir şey bulamazsak kepekli ekmek. Ama ekmeklerin de namusu bozuldu. 'Kepekli' diye ekmeklere boya katıyorlar. Gerçek kepekli ekmek bulmak zorlaştı. Tam tahılda lif dediğimiz bir kanserden koruyucu var. Su alınca şişiyor mide-bağırsak sisteminde. Ve bir takım besinlerle aldığımız kanserojen maddelerin mide bağırsak duvarına temasını engelliyor, dışkıyla atılmasını sağlıyor. Mekanik bir etki bu. Mekanik etkisi kanserden koruyucu. Öğleden sonraki ara öğünümüzü biraz daha geniş tutabiliyoruz. Yine o günlük ritmden dolayı. Araya mutlaka kurutulmuş meyve ekleyin diyorum. Kanserden koruyucu olduğu kanıtlanmış en önemli meyve kuru üzüm. Ancak kuru üzüm isterken çekirdekli ve siyah olanını isteyin. Özellikle üzümün çekirdeğinde ve siyah rengini veren maddede çok önemli antioksidan özellikler var. Antioksidan deyip geçmemek lazım. Oksidasyon yine yaşlanmadan kansere, kronik hastalıklara kadar birçok şeyin başı. O yüzden antioksidanlar yaşlanmadan kansere her derde deva. Bunları günlük olarak almamız lazım. Çekirdekli siyah üzümü 1 avuç yiyeceğiz. Ceviz, badem, fındık gibi, fıstık içi gibi, doğal tuzsuz, kavrulmamış kuruyemişleri bir avuç tüketeceğiz. Özellikle 'taze cevize dikkat' diyorum ben. Yine o köpek balığı kıkırdağının, karaciğerinin içeriğini içeriyor. Akşam yemeğinde bulabildiğimiz kadar balık yiyeceğiz. İlla somon yememiz gerekmiyor, hamside de var aynı özellikler. Haftada en az 3 kez yenmeli diyoruz. Mangalda pişirilen balığın içine kadar karbonmonoksit işliyor. Dünyanın en faydalı besini kömürde piştiği için kanserojen oluyor. Buğulama ya da grillde pişirebilirsiniz. Mutlaka çorba içmelisiniz. Tavuk, balık, mercimek çorbası olabilir. Ispanak, pırasa, brokoli akşam yemeği için çok uygun sebzeler. Yatmadan önce, antioksidan takviyeler yapmalısınız. Küçük bir kase yoğurt, hem antikanser görevi yapacaktır hem de sinir sistemimizi dinlendirecektir. Süt aynı görevi görmez. Yoğurdun yanı sıra meyve suyu, bir iki yaş çeviz yiyebiliriz. Bütün bunlar kanserden kronik dejeneratif hastalıklardan korur. Bağışıklık sistemimizi güçlendirdiği için de enfeksiyon hastalıklarından bile korur."