Cennet mektupları (60)
Merhaba Hakkı Baba. Kaç zamandır sesin soluğun çıkmıyor. Birkaç akşam sana el feneriyle işaret gönderdim, göremedin.
***
Annesinin döverek öldürdüğü 10 günlük bebek geldi cennete... Gözünde kuruyan yaşlarla uyudu. Melekler ağladı, biz ağladık. Sonra şehitler geldi, dik başlı mangalar halinde... Onları tahta yataklarından alıp bulutların üzerinde gezdirdik.
***
O yüzden cennette, dünyadaki çocukları yaşatmak için büyüyoruz. Gördüklerimiz gerçektir, görmediklerimiz daha gerçek. Uzaya giden hiçbir ses yok olmazmış, cennette öğrendim. Gökyüzüne açılan eller de boş kalmaz. Bunu annem öğretmişti.
***
Önceki akşam aydede ile çarliston oynadım. Ben yoruldum, aydede yorulmadı. Sonra saklambaç oynadık. Bulutlar ebe oldu, güvercinler eteklerime saklandı, yıldızlar cebime. Bulutlar tozlarını silkeleyince alerjim tuttu, hapşırınca sobe oldum.
***
Yine erken mi iniyor akşamlar? Namuslu babalar, hayatın yokuşlarını mı çıkıyor yine? Hasretin dumanı burnumda tüterken, kışın dumanı tüten çorbalarını özledim. Bir de uykusuna doymamış çocukluğumla, annemin koynuna sokulmayı.
***
Çocukluğumun türküsüydü... "Ilgaz Anadolu'nun sen yüce bir dağısın!" Kendime yalnızlığın atkısını örüyordum, aklıma geldi. Kar tanelerinden beyaz bir kürk diktim Ilgaz Dağı'na... Bu kış çocuklara poz verecek.
***
"İyiler mutlaka kazanır" sözü, kötüler tarafından üretilmiş bir yalandır. İyiler sadece cennette kazanıyor Hakkı Baba... Kendine iyi bak. Dünyadaki iyi insanlara da...