Erdal İnönü ve bir anı
Ülkemizin ender yetiştirdiği bir bilim ve siyaset adamı Erdal İnönü'yü geçtiğimiz günlerde yitirdik. Hoşgörülü, demokrat ve her zaman gülen yüzüyle örnek bir insan portresi çizdi. Bilim adamı olarak da, siyasetçi olarak da silinemeyecek bir iz bıraktı. Merhum İnönü önce bilim adamı sonra siyasetçiydi. Türk politikacısını aşan bir yapıdaydı. Bunun bir örneğini de, aynı odayı bir yıldan fazla paylaşan bir bilim ve siyasetçi Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli'den dinleyelim: "Erdal Bey ile 1963 yılında tanıştım. Ben o sırada ODTÜ makine mühendisliğinden mezun olmuştum. Kendisi de fakültenin fizik bölümü başkanıydı. Fakülteye 3 asistan alınacaktı. Başvurdum ama pek kazanacağımı beklemiyordum. Bütün fencileri sollayıp rahmetli İnönü'nün asistanlığına başladım. O günlerde asistanlık demek çanta taşımak, tahta temizlemek, odası olmadan hocanın kapısı önünde beklemekti. Ama rahmetli öylesine hoşgörülü, saygılı bir insandı ki, asistanı olarak benim için odasına bir masa getirtti. Hiç bir zaman ne çanta taşıttı, ne de tahta sildirdi. Yani tam, insan gibi insandı. Kendisinden bilimin ötesinde çok şey öğrendim. Yıllar sonra yollarımız siyasette de kesişti. Benim içinde bulunduğum parti iktidarı kaybetmiş yerine Erdal İnönü'nün partisi gelmişti. Ben de devlet bakanı olarak halefim İnönü'ye makamımı devredecektim. Tören tamamlandıktan sonra makam odasında karşılıklı kahvelerimizi yudumlarken kendisinin bana, 'Yahu Ekrem, siyasete bizi kim attı?' demesini hiç unutamam. Siyaseti sevmezdi ama kader onu bir dönem politikaya soktu." Evet, politikacı olmak, olabilmek çaba ister. Rahmetli İnönü, bunun en önemli simgesidir. Umarım hem mevcut hem de yeni nesil politikacılar bunu örnek alırlar.