Kaygı, kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında yaşadığı bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle ortaya çıkan bir uyarılmışlık durumudur. Kaygı durumu kişinin hem öğrenme sürecinde hem de öğrendiklerini kullanma sürecinde performansını olumsuz yönde etkiler. Türkiye'de öğretmenlik mesleğine atanmanın tek koşulunun Kamu Personeli Sınavı'nda yeterli puanı almaya dayalı olması, diğer taraftan Milli Eğitim Bakanlığı'nın her yıl atama yapacağı öğretmen kadrolarını daraltması buna karşılık her yıl öğretmen olarak atanmak isteyenlerin sayısının hızla artması sınav kaygısını adayların önünde ciddi bir engel haline getirmiştir. Ayrıca sınava giren adayların yaş grupları, içerisinde bulundukları gençlik döneminden kaynaklanan psikolojik ve sosyal problemler, birbirleriyle yaşadıkları rekabet duygusu olarak karşımıza çıkmaktadır. Çevrenin söylem ve baskıları kaygı düzeyini artıran önemli nedenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Peki kaygı duymak kötü müdür? Hiç kaygı yaşamamak mı gerekmektedir? Hayır! Birçok duygu gibi kaygı da kişinin yaşamından doyum alabilmesi ve yaşamını sürdürmesi için gereklidir. Önemli olan kaygıyı tümüyle yok etmek değil, kaygıya yenilmemek ve kaygıyı belli bir düzeyde tutarak kontrolümüzde onu kendi yararımız için kullanabilmektedir. Normal bir kaygı düzeyi kişide istekli olma, karar alma, çaba gösterme, performansını kullanabilme gibi olumlu tavır ve davranışların ortaya çıkmasını sağlar. Örneğin gireceği sınav için kaygı düzeyini normal tutan kişi, çalışma programı yapma, okuduğunu anlama, bilgilerini sorular üzerinde kullanabilme, olumsuz duygularını kontrol etme gibi özelliklere sahip olur. Ancak yaşanan kaygı yoğun ise, kişi çalışma isteği duymakta zorlanır ve okuduğunu anlayamaz. Ayrıca bilgilerini soru üzerinde kullanamaz böylece gerçek performansını gösteremez duruma gelir. Birey, kaygı düzeyi yükseldiği anda kalp atışlarında hızlanma, soluma güçlüğü, mide krampları, baş ağrısı, üşüme, terleme gibi fizyolojik tepkileri; "Başaramayacağım, herkes benden daha zeki, ben neden anlayamıyorum, bu sınav tek şansım, kaybedersem her şey biter, çevreme ne diyeceğim, sınavda bildiklerimi unutacağım" gibi bilişsel tepkileri geliştirir. Birey sınavı düşündükçe, dikkati toplayamama, uykusuzluk, sinirlilik, karamsarlık, durgunluk ve kuşku gibi duygular geliştirir ve kendi kendine;
"Sınavım kötü geçecek" "Sınavda hata yapacağım" "Sınav tek şansım" gibi olumsuz düşünceler geliştirir. Birçok adayın sınav kaygısı KPSS ile ilgili olumsuz ve yanlış düşüncelerine dayanmaktadır. Bunların başlıcaları şunlardır: "Kaybedersem her şey biter." "Birçok aday sınavın sonucunu kişisel değeri ile eşleştirir ve "Kazanırsam iyi bir insanım, kaybedersem aptal, işe yaramazın biriyim." "Sınav yaşamımın dönüm noktası. Her şey ona bağlı". Oysa sınava girecek adayların sınav kaygısının düzeyi hakkında aşağıdaki hususları bilmelerinde önemli faydalar bulunmaktadır. KPSS bir sıralama sınavıdır. Kazanılacak ya da kaybedilecek bir sınav değildir. Adayların atamanın yapılacağı branşlarla ilgili kontenjan sıralamasına girecekleri bir düşünce ile sınava hazırlanması ve girmesi gerekmektedir. KPSS' ye kötü ve zarar verici anlamlar vererek bakarsanız o da size böyle karşılık verir böylece sınavdan korkar ve nefret edersiniz. Oysa yukarıdaki açıklamalara göre düşünür hakkınızı ve emeğinizi koruyacak, kimsenin lütfuna ve minnetine sığınmayacağınız adil bir sıralama sınavı olarak görürseniz bu defa sınav yanınızda olur ve size sevgiyle yaklaşır. Sınava hazırlanırken sonuca fazla odaklanmamaya çalışın. Sınavı kazanma isteğinize, sorumluluk duygunuza, sürece, odaklanmanıza ve elinizden geleni yaptığınıza önem verin. Sınava hazırlanırken aşırı ders çalışmaktan kaçının. Programlı çalışmaya özen gösterin. Sıkıldığınız ve olumsuz düşünceleri yoğun yaşadığınız zamanlarda çalışmaya ara verin. Zaman zaman rahatlayacağınız ve ilgi alanınıza uygun etkinliklere yer verin. Günde birkaç defa derin nefes alıp verin. Uykunuza ve beslenmenize dikkat edin.