1 saatlik öğle yemeği molasında diz ağrılarınızdan kurtulabilirsiniz. Prof. Dr. Öner Gedikoğlu, ABD ve Avrupa'da yıllardır uygulanan 'Ofis Artroskopisi' yöntemiyle hastaları bayıltmadan 20 dakikada iyileştirip, evine-işine yolluyor.
Avrupa ve ABD'ye 1990'lardan bu yana uygulanan artroskopi yöntemi, hastalara hem zamandan hem de ekonomik açıdan kazandırıyor. Henüz ülkemizde yaygın olmayan bu yöntemi Avrupa Şafak Hastanesi'nde başarıyla uygulayan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Öner Gedikoğlu, "Artroskopi, eklemlere ince bir optik aletle girilerek eklem içini monitörde görüntüleyen, tanı koymaya yarayan, aynı anda özel cerrahi aletleriyle eklem içi hastalıklarının tedavisine de olanak sağlayan kapalı endeskopik cerrahi yöntemidir" diyor. 20 dakikada, bilemediniz en fazla yarım saatte astroskopi ile hastaları sağlığına kavuşturan Prof. Dr. Gedikoğlu, yöntemi, kimlere ve nasıl yapıldığını ise şöyle anlatıyor:
DÜŞÜK MALİYET "Bu yöntem yurtdışında hastanelerde değil, gelişmiş muayene koşulları veya ameliyathanesi bulunan kliniklerde yapılıyor. Hastanelerde yapılmamasının nedeni ise işin maliyetine dayanıyor. ABD'de bir hastanede bu ameliyatın fiyatı 3 bin 500 dolar olurken, ofis koşullarında yapıldığında rakam birdenbire bin 300 dolara iniyor. Yani düşünün ki, ABD gibi zengin bir ülke, işin maliyetini hesap ediyor. Bir kere hasta hastaneye yatmıyor, otelcilik masrafı yok, genel anestezi veya belden uyuşturularak spiral anestezi yok. Bunları da hesap ederseniz maliyet 2-3'e katlanıyor.
'SPORCU MUYUM?' Ben artroskopi yöntemini yurtdışında öğrendim ve ilk kez 1994 yılında Bursa Tıp Fakültesi'nde başlattık bu işi. Epey de talep oldu. Dediğim gibi bu operasyon genel anestezi ile yapılmıyor. Hasta aç karnına geliyor. Çok fazla tetkik yapılmasına da gerek yok. Lokal anestezi ile diz uyuşturuluyor. 15-20 dakika içinde işlem bittikten sonra hasta 1 saat kadar dinlenip evine gidebiliyor. Eklemi ve eklem içini ilgilendiren tüm hastalıklarda ofis artroskopisi yöntemini uygulayabiliyoruz. Ama bizim toplumumuzda en sık menisküs yırtıklarını kadınlarda görüyoruz. Kadınlar hemen şaşırıyorlar, 'Ben sporcu muyum?' diye, ama maalesef kilo faktörü, egzersiz yapmamak bu tarz hastalıklarda etkili oluyor. Zaten menisküs dediğiniz dokular 18-20 yaşından itibaren eskimeye başlıyor. Bunun üzerine kilo, zayıf adaleler ve hareketsizlikle yürürken, merdiven inip çıkarken, çömelirken çok rahat menisküslerini yırtabiliyor. Bu durum ülkemizde çok sık görülüyor.
BOŞUNA OYALANMA Yine bizim ülkemizde şöyle bir yanlışlık var. Dizlerinde menisküs yırtığı olanlar uzun süre oyalanıyor. Fizik tedavi görüyorlar, eklem içine bilmem ne enjeksiyonları yapılıyor. Bir kere bilimsel olarak bunların çok büyük bir yararı yok. Çünkü kıkırdak dokular kansız dokulardır. Kan dolaşımı yoktur kıkırdak dokularda. Bir zedelenme olduğunda hiçbir zaman kendisini tamir edemez, onaramaz.
BİLİMSEL DENEYLER Londra'da 1976-78 yılları arası üniversitedeyken, arkadaş grubumuzla deneysel çalışmalara başlamıştık. Tavşanların menisküslerine ufak bir çizik atıp kapatıyorduk, 1 hafta sonra açıp taktığımızda süratli bir kayıp görüyorduk. Ama dıştan bakıldığında hiçbir şey yok. Yani o kadar sinsi ilerleyen bir durum. Halen bu bilimsel çalışmamız devam ediyor. Şimdi bu bilimsel veriler ışığında siz hangi ilacı verirsiniz ve hangisini iyileştirirsiniz? Mümkün değil iyileştiremezsiniz. Yok horoz ibiği enjeksiyonu yapılıyor, yok başka şeyler. Yani bunlar büyük paralar, büyük maliyetler... Şimdi mesela diz diyelim, menisküsü yırtılmış hastanın. O yırtığı orada bırakmamak lazım. Çünkü sürtünmeye neden oluyor ve aşınma daha da artıyor. Bu cerrahide artroskopi ile yırtık kısmı çıkarıyoruz. Menisküs dediğimiz dokular iki kıkırdak yüzeyi arasında kaymayı sağlayan, adeta arabanın amortisörü gibi hareketleri kolaylaştıran kıkırdaklar. Dış kısmı yüksek, ortaya doğru sıfırlanıyor. Eklem 'kapsül' dediğimiz bir bantla sarılı. Bunun içinde ince bir tabaka var. Kıkırdaklar bunun salgıladığı sıvıyla beslenir. Biraz evvel bahsettiğim olay zinciri başladığında eklemin akibeti kaçınılmaz olur. Bu konuda tıp aciz durumda, eli kolu bağlı. Kireçlenme diyorlar, ama bu da yanlış kullanılan bir terim. Aslında bu, kıkırdağın biyokimyasal aşınması olayıdır.
HERKESE YAPILIYOR Son noktaya gelindiğinde kapalı ameliyat falan çözüm değil, artık protez konulması gerekiyor. Biz erken dönemde bunları yakalayıp, hatta ilerlemiş vakalarda dahi kıkırdağı matkapla delip, bir kan dolaşımının, kanamanın olmasını sağlıyoruz. Kapalı ameliyat astroskopiyi her yaş grubunda hastalara uyguluyoruz. 12-13 yaşındaki çocuklara da yapılıyor. En fazla ise 40-50 yaş grubunu ameliyat ediyoruz. Bunların yüzde 90'ı ise kadın. Erkeklerde adeleler güçlü olduğu için koruyabiliyor kendisini. Yürürken, özellikle merdiven inip çıkarken yırtabiliyor kadınlar menisküslerini. Bir de yer silerken tehlikeli oluyor. Zaten çömelme de çok ideal bir hareket değil. Her çömelme sırasında özellikle diz kapağı kemiği zedelenebiliyor. Ofis artroskopisi sayesinde ameliyat olan hastalar hiçbir şikayet yaşamadan yürüyebiliyor. Ama bunun yanında kilo faktörü varsa o kiloyu vermesi, egzersizini yapması lazım. Çünkü siz tedavi edersiniz ama yine o kiloyla yine o zayıf adeleyle yine bu menisküsünü yırtabilir. Bunun hiçbir zaman garantisi yok. KADINLAR ÇOK KİLOLU Öyle kadınlar var ki, neredeyse 100 kilo. Bacaklar felaket. Bakıyorsunuz adele yok. İşte o her zaman menisküsünü zedeler. Bırakın tek dizini öteki dizini de zedeler. Öte yandan aynı anda her iki dizi aynı anda ameliyat etmek mümkün değil. Ama ameliyat yapılan bacağa 6 ay sonra yine aynı uygulama gerçekleştirilebiliyor. Çünkü bu, riskli bir ameliyat değil. Sadece iki delikle ekleme giriyorsunuz ve bir kurşun kalem kalınlığında aletler girip çıkıyor ekleme. Öte yandan Londra'da başlattığımız bilimsel çalışmanın 10 yıl içinde sonuç vereceğini, enzimleri bloke edecek bir şey bulunacağını tahmin ediyorum. O zaman herhalde biz ortopedistler iş yapamaz hale geleceğiz."