Yarım asrı geride bırakmış ve topluma duyarlı evlatlar yetiştirmişler. Öyle ki, dar gelirli ailelerin bakımı ve eğitime destek konusunda en büyük yardımı kendi evlatlarından almışlar. Evlatlar, anneleri için reçelleri evlere ulaştırmış.
Oreçellerin kendimiz tadına bakıyoruz. 'Aaa, ne güzel olmuş!' falan diyoruz. Böyle normal kadınlar gibi yaptık reçelleri, tattık falan. Sonra meyve bitti. Kış meyvesi de çıkmadı. Biz reçelleri yapana kadar meyve de bitti.
* Sizin reçel hikayesi başlamadan bitecekti yani az kalsın... Ne yapalım diye düşündük. Bu arada bunu sadece ikram etmek için yapıyoruz. Hoşumuza gitti reçel yapmak, iftara gelenler de beğendi. Tamamen annelik içgüdüsüyle reçel yapmak için malzeme arıyoruz. Sonra ayvadan, portakaldan reçel oluyorsa kividen de olur dedik ve denedik.
MALZEME BİTTİ * Kivi reçeli mi yaptınız? O kadarla da kalmadık. Kivi güzel olunca armuttan yaptık, karıştırıp yaptık. Çok sonra öğrendik ki; biz bu üründe farklılık yaratmışız. Kividen, armuttan, elmadan reçel yapılmıyormuş. Kuru incir, kuru üzüm derken içine Hindistan cevizi kattık. Ama oyun gibiydi. Yeni tatlar keşfettikçe geçip kavanozların karşısına bakıyorduk. 'Ohh, 10 kavanoz oldu, 20 kavanoz oldu!' diye...
* Reçelleri yaptınız, karıştırdınız, ikram ettiniz. Peki, satmaya nasıl karar verdiniz? Çocuklarımız iftar sofralarında bunlardan tatmaya başladı. Evli olan çocuklarımız da var. Eşleriyle birlikte buraya iftara geldiler. Kendi evlerine götürmek için reçel istediler. Doldurup kavanozlara verdik. Bu sefer dediler ki; 'Biz bunları alınca size yiyecek bir şey kalmıyor. Masraf da yapıyorsunuz bunlara. Biz para verelim size'.
* 'Satmak' fikri kendi çocuklarınızdan çıktı yani? Evet, ama biz bir süre kabul etmedik. Onlara da oyun oynadığımızı, keyif aldığımızı anlatmaya çalıştık. Zaten yabancı değil ki hiçbiri. Kendi çocuklarımız...
* Fikrinizi değiştiren ne oldu? Kızım Aylin, büyük bir sigorta firmasında genel müdür yardımcısı. Bir gün otopark bekçisi yanına gelmiş. Komşuları olduğunu, karı-koca çalışamadıklarını anlatıyor. Evlerinin elektrik ve suyunun kesik olduğunu söylemiş. Mahalleli olarak yemek, çamaşır ve yıkanma ihtiyaçlarını karşıladıklarını, ama bu ailenin altı aydır kirayı ödeyemediği için yakın bir zamanda evlerinden atılacağını anlatmış. Aylin'den bu konuyu genel müdürüyle konuşmasını rica etmiş. Tabii otopark bekçisinin düşündüğü şey şirketin yardımcı olması, ama böyle bir şey mümkün değil. Aylin de konuyu bize açtı.
* Tepkiniz ne oldu bu duruma? Hepimiz çok üzüldük tabii... Düşünüyoruz, elektriği versek, suyu ödeyemeyiz. Mümkün değil yardım etmemiz. Bu arada çocuklar reçel alırken konuyu duydular. Ve 'Gelin bu reçeller için bir kumbara oluşturalım' diye bir teklifte bulundular. 'Annelerimizsiniz ama biz artık büyüdük, çalışıyoruz, evlerimize reçel de alıyoruz' dediler. 'Bunları bize parayla satın' dediler.
* Kabul ettiniz mi? Çocuklar 'Kumbaradaki para birikir, bu aileye yardım edersiniz' deyince, bu, bize de mantıklı geldi. Para toplayacak bir yol bulmuştuk. Bizi asıl ilgilendiren o aileye yardım etmekti zaten. İlk kavanoz için kumbaraya 10 milyon lira attılar. Zaten hâlâ da o fiyata satıyoruz. 2005 için hayli pahalı bir fiyatmış 10 milyon lira. O zaman için pahalıydı. Marketlerde 2-3 milyona reçel satılıyordu. Şimdi 8 YTL'ye de var. 'Biz kendi aramızda karar aldık, fiyat bu' dediler.
* Piyasaya nasıl açıldınız? Çocuklarınız bu konuda da yardım ettiler mi? Tabii... Çünkü almakla kalmıyorlar, hepsi kavanozları işyerlerine götürüyor. Oradaki arkadaşlarına tattırıyorlar. Sonra gelip 1-2 kavanoz daha istediler ve kumbaraya para attılar.
* Tabii bu arada siz üretmeye devam ediyorsunuz.... Evet, ama Kasım'da çilek bitiyor mesela. Başladık kara kara düşünmeye, ne yapsak diye.... Kuru kayısıyla gülü birleştirdik. Kış geldi diye turşu da yaptık. Onları da satın alıyorlar bizim çocuklar. Derken bir baktık telefonlar geliyor. Bilmem ne şirketi üç kilo turşu, iki kilo reçel istiyor. Başka yerlerden siparişler geldi.
* Nasıl haberleri oldu insanların? Bizim çocuklar hep birlikte oturmuşlar, tanıdıklarına, müşterilerine, akıllarına gelen herkese e-mail atıp birbirinize gönderin demişler. 1 sene döndü bu mailler. Bizim hiç haberimiz yok. Basının da eline böyle gidiyor
* Sizin hiçbir şeyden haberiniz yok mu bu sırada? Biz reçel yapmaya devam ediyoruz. Mailleri biliyoruz ama basından haberimiz yok. Biz bu arada o ailenin elektriğini, suyunu, kirasını ödedik. Sonra o aile için yapabileceklerimizi programladık. Kendimize bir de slogan belirledik; 'Bir çocuğa tebessüm, bir eve umut'.
* Reçelleri nasıl dağıtıyorsunuz? Çocuklar halimizi görüyor, hepimiz reçellerin başında çalışıp duruyoruz. Onlar da öğle tatillerinde ayaklarında topuklularla reçel dağıtıyor.
* Basın sizi keşfetti, değil mi? Ozan Pezek çıktı geldi bir gün. Baktı etrafa, 'Nasıl yapıyorsunuz, nasıl başladınız?' diye sordu. Anlattık biz de. Böyle eski basmalardan falan kapak yapıyoruz. Hem çalışıyoruz hem de onlarla konuşuyoruz. Onlarda bizi çektiler. Ne olacak bu görüntüler diye sorduk. atv ana haber'e çıkacak dedi Ozan.
* Yaptığınız işin haber niteliği taşıdığını anlayınca heyecanlandınız mı? Ana haberlik neyimiz olduğunu anlamadık ki... Ozan geldiğinde 5-6 tane falan reçel vardı burada. O bize dedi ki, 'Siz önemli bir şey yapıyorsunuz! Yardım kuruluşları bağış yaparken, bir yerlerden aldıklarını aktarıyor. Siz kendi emeğinizi koyuyorsunuz ortaya' dedi. Biz ciddiye almadık. Hatta Ozan gidince kendi aramızda çok güldük.
* atv ana habere çıktınız! 'Reçel Anneler' olarak anons edildiniz... Evlerimize dağıldık, bir arkadaş burada kaldı. Akşam baktık ki, ana haber bülteninde Ali Kırca "Şimdi de karşınızda Reçel Anneler" dedi. Biz kendimiz olduğunu anlamadık önce. Ama 4 dakika haber yapmışlar bizi. Telefon numaralarımızı da vermişler. Burada kalan arkadaşımız aradı. Telefonlar susmuyormuş. Başedememiş tam başına.
* Böylece 'Reçel Anneler' oldunuz ve giderek büyüdünüz... Önce Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'dan bir teşekkür mektubu geldi. Meclis'ten arayanlar oldu. Ama biz hâlâ oyun oynadığımızı sanıyoruz. Bu arada ne tencereler yetmeye başladı, ne kavanozlar. 10-20 tane aldığımız kavanozlardan 200 adet bulmamız gerekiyor. Tabii ki iş olurken, iş olurken 16 çocuk, 8 aileye çıktık.
* Nasıl bağlantıya geçti bu aileler sizinle? Bize gün içinde gelen telefonların yüzde 50-55'i yardım isteği oluyor. Geri kalan yüzde 30'u takdir ettiklerini söylemek için bize ulaşıyor. Yüzde 5'i bir şeyler alıyor. Biz, görsel ve yazılı basın sayesinde daha çok ihtiyaç sahibine ulaştık.
* Çocukları ne kadar süreyle okutuyorsunuz? Her çocuk için belli bir bütçe var mı? Bir çocuğu okutmanın ne olduğunu aramızda çok tartıştık. Bir çocuğa tebessüm derken, sadece bir çanta bir kitap almayı mı, yoksa daha farklı bir şey yapmayı mı düşünmeliydik. Bu doğrultuda hareket etmemiz gerektiğini düşündük. Tabii ki bütün ihtiyaçları karşılandığı zaman bir çocuk okuyabilir. Evinde ışığı yoksa, karnı açsa, babası işsizse o çocuk nasıl okur? Sadece vicdanı susturmaktır bu.
* Siz nasıl bir yol izlediniz? Çok sayıda çocuktansa az sayıda ama bütün ihtiyaçları karşılanmış çocuklar yetiştirmeyi tercih ettik. Bir çocuk eğer üniversitede okuyorsa, bu çocuğun ihtiyacı harcının yatması, ama bununla bitmiyor. Yemek parası, yurt parası, ailesinin yanına gelmesi için yol parası lazım. Cebine harçlık da koyduk. Üstelik dönemli burs vermiyoruz. İlköğretimin ilk sınıfından alıyoruz ve üniversiteyi bitirene kadar tüm eğitim masraflarını karşılıyoruz.
13 MEZUNUMUZ VAR * Kaç çocuğu okutuyorsunuz? 13 çocuğu mezun ettik. Öğretmen çıkanlar, iletişim okuyanlar var... Şu an 38 çocuk okutuyoruz. 10 aileye de yardım ediyoruz.
* Tüm giderlere yetişiyor musunuz? Bütün bir ay stres içindeyiz. Düzenli gelen bir paramız yok ama her ay karşılamamız gereken giderler var. Çok insan aradı bizi. Hatta Hıncal Uluç'un yazısından sonra 38 ülkeden arandık. Telefonlar kilitlendi. Fakat yurtdışına gönderemiyoruz. Bu işin şakası yok. Evlerden yetişemiyoruz artık. Bize mutfak yapacak bir sponsor arıyoruz.
FABRİKALAŞMAYACAĞIZ * Fabrikalaşmayı düşünüyor musunuz? Markalaştınız mı? Amacımız fabrikalaşmak değil. Annelerin çalışacağı ama daha fazla üretim yapacağımız bir mutfak kurmak için gerekenişlemleri yaptık. İsmimizi satın aldık. Şirket kurduk. Her şeyin vergisi ödeniyor, kaydı tutuluyor.
* Ürün çeşitliliğine de gittiniz, reçel dışında neleriniz var? Çalışıp yeni fikirler üretmeye çalışıyoruz. Köylerinde bizim bankaya yatıracağımız parayı bekleyen çocuklarımız var. Mesela bu Ramazan fıstık ve badem ezmesi yaptık. Önlükler ürettik, takılar, saatler...
* Size destek veren firmalar var mı? Genelde telefon edip Yardım edeceğiz derler, ama bir daha aramazlar. Bizdenreçel alan bir sanatçı da olmadı.
* Satışı artırmanın yollarını araştırdınız mı? En iyi yöntem büyük alışveriş mağazalarında stant açmak. Birkaçı davet ediyor bizi zaman zaman. O zaman 3-4 ayda yapacağımız satışı yapıyoruz. Biraz nefes alıyoruz.
* Peki, kim devam edecek 'Reçel Anneler'e? Kimlere el vereceksiniz? Hedefimiz, farklı semtlerde mutfaklar kurarak dar gelirli annelere el vermek, iş vermek. Çalışıp kazanmalarını, bu işi sürdürmelerini istiyoruz.