Şehit bayramı
TAKVİM, Diyarbakırlı şehit onbaşı Fetullah Selçuk'un yakınlarının acısını paylaştı. Saliha Ana, yakarıyordu: Bu yangını söndürecek yağmur yolla ey Rabbim....
Bayramın ilk günü, sabahın ilk saatlerinde Diyarbakır'ın Sati Köy'ündeyiz TAKVİM ekibi olarak... Şehit onbaşı Fetullah Selçuk'un doğup büyüdüğü, vatan görevine uğurlandığı yer burası. Önce evine gidiyoruz. Şehidi dünyaya getiren Saliha Ana, iki genç kadının yanında geliyor. Kürtçe konuşuyor ama yılan dili pıçaklar gibi saplanıyor böğrümüze...
'FETULLAH YETİM BÜYÜDÜ'
Saliha Ana, açıyor ellerini gökyüzüne... Başlıyor dua etmeye herkesi ağlatarak: "Allah'ım, Yüce Allah'ım. Bu kardeş kavgasının yangınını söndürecek yağmurlar yağdır üzerimize. Alevler kül olsun. Acılar yok olsun." Amcaları, "Yetim büyüdü Fetullah. Her birimiz ona bu acıyı yaşatmamaya çalıştık" diyor. Arkadaşları da bitkin durumda. Günlerce uyumamışlar.
***
Takvim Şehit Fetullah'ın köyünde
Saliha Ana konuşurken yılan dili pıçaklar saplanıyor böğrümüze... Ellerini açıp yakarıyor Mevla'ya: Bu yangını söndürecek yağmur yolla ey Rabbim.
Diyarbakır Surları'nın İçkale mevkisindeki burçlarına çık bak. Göz alabildiğine yayılan bir ova görürsün önce. Manzaranın sağında Bin Gözlü Köprü, Gazi Köşkü, bağ bahçelik, solunda ayı ini köyler, balçık sokaklar, toz toprak damlar kalır. Yüzünü öğlen güneşinden koruyup, gözlerini de kısıp burnunun dikine bakarsan şayet, o zaman da Dicle Üniversitesi'nin heyula silüeti çarpar gözüne.
BİR GARİP 'SATİ KÖY'
İşte oradan tarif ettiler bana kolaylık olsun diye. "Şu üniversite binalarının arkasındaki keçi yollarını takip et. Önce Kozan Köyü gelecek önüne. Orayı geç, hiçbir yere sapma. Bir cigara içimlik mesafeden sonra göreceğin köy, şehidimizin köyü Sati Köy'dür" dediler.
PAMUK DENİZİ
Bayramın ilk günü, sabahın ilk saatlerindeyiz. TAKVİM ekibi olarak Diyar-ı Bekir şehrine sırtımızı vermiş yola koyulmuşuz çoktan. Tarif o kadar açık, sarih ki, pamuk tarlalarının iki yanda beyaz denizler biriktirdiği bölgelerden aşıp, yarım saatlik sürede o acı köyünde, Sati'deyim işte.
BU DEFA BAŞKA
Önce amaçsız havlayan çoban köpekleri, kaz sürüleri, sonra bin yığın çocuk karşılıyor bizi. Sonra büyükler, gençler, tanıyanlar. Neden geldiğimizi elbet biliyorlar. Her zaman konuksever, her zaman sımsıcak olan bu yöre insanları bu kez bir başka sarılıp, kucaklayıp bayramlaşıyor bizimle. Aynı cümle içinde hem "Başınız sağ olsun" demek hem bayram kutlamak ne yaman çelişki Allah'ım.
KÖHNE BİR EV
Bayrak asmak geleneği var şehit çıkan evlere. Burada da uyulmuş geleneğe. Şehit onbaşı Fetullah Selçuk'un doğup büyüdüğü, vatan görevine buradan uğurlandığı tek katlı, iç bahçeli bir ev burası. Bahçe küçük, bahçe kalabalık, bahçe al yazmalı, kara poşulu, güllü dallı baş örtülü her yaştan kızla, kadınla dolu. Adetmiş. Erkekler ya camide ya köy odasında taziye kabul eder, kadınlar cenaze evinde dert ortağı olurmuş şehit anası, bacısı, evladına.
CAN AŞI
Odalara, eyvan altına, asma yanına, kuyu başına öbeklenmiş acının kadınları. Duvara yaslı odun alevlerinin üzerine leğenleri tencere niyetine kullanıp kalabalığa can aşı pişiriyor bir bölümü de. Kaçgöç yok. Ama yine de çekingen, tutuk, mahcup ve sitemli köy kadınları. Sorulara, dert paylaşmaya ait her sözüme kısa, kesik, tutuk yanıtlar geliyor.
'BAKAN GELECEK'
Sonra karakol komutanı diye tanıştırdıkları boylu poslu bir astsubay giriyor bahçeye. Elinde tuttuğu poşetin içi, şehidin anacığı ve yakınlarına getirdiği mütevazı bazı bayram armağanlarıyla dolu. "Annemizin elini öpüp gideceğim. Haberiniz vardır herhalde. Akşam üzeri de Bakan Mehdi Eker Bey gelecek" diyor.
MAHZUN GÖZLER
Sonra hafif bir dalgalanma oluyor kadın kalabalığında. En dipteki köşe odaya haber gitmiş, iki genç kadının eşliğinde ruhu yaralı anne, Saliha Selçuk geliyor. Bir plastik sandalyeyi çekiveriyorlar altına. Çöker gibi oturuyor ona Saliha Ana. Kürtçe konuşuyor ama, mahzun gözleri, solgun yüzü, sesinin kekremsi kokusu; dil bilene ne etki yapıyorsa, dilden bilmeyene de aynı tesiri yapıyor. O konuştukça yılan dili pıçaklar saplanıyor sanki böğürlerimize.
TEMENNİLER KİME?
Sözleri Türkçe'ye de çevriliyor anında. "Gelenlere, oğlunun hatırası peşine düşenlere, kendisini yalnızlığa terk etmeyenlere dualar, şükranlar sunuyormuş şehit anası. Başka başka asker anacıklarına da tez vakitte kuzucuklarına kavuşsunlar diye temenniler diziyormuş.
'YAĞDIR MEVLAM!'
Bir ara ellerini yukarı kaldırıp yüksek sesle bir şeyler daha söylüyor. Gözlerine yaş yürüyor hemen herkesin. Dediği neymiş dinlesin yer gök. Duysun, işitsin cümle insanlık. "Allah'ım. Yüce Allah'ım. Bu kardeş kavgasının yangınını söndürecek yağmurlar yağdır üzerimize. Alevler kül olsun. Acılar yok olsun."
SAVAŞ AY
|
Servisi 
