Kamuoyunda "Rahşan Affı" olarak bilinen düzenleme, ocakları sönenlerden tepki almayı sürdürüyor. Burası Türkiye; hikaye dramatik, katil tanıdık... Bu kez "sessiz çığlık" İstanbul Esenler'den....
Takvim yaprakları 28 Şubat 2006 tarihini gösteriyordu. Seyhan Ailesi'nin olağan günlerinden biriydi. Anne Bakiye Seyhan ve kızı Meryem, büyük abla Ümmühan'ın çocukları 6 yaşındaki U. ve 4 yaşındaki Ö.'yü bekliyordu. Ümmühan, bir tekstil firmasında çalıştığı için çocuklarını sabahları anne ve kızkardeşine bırakıyordu. O sabahta aynı rutin yaşandı. Ancak tek bir farkla... Bu kez Ümmühan çocuklarını baba evine birkaç günlüğüne emanet etmişti. Baba Şükrü Seyhan, kızları, eşi ve torunlarıyla birlikte kahvaltı yaptıktan sonra işe gitmek üzere evden çıkmıştı. Anne Bakiye'nin gün içerisinde en keyif aldığı bölüm sabah kahvesiydi. Her sabah kahvaltıdan sonra komşularla toplanılır, köpüklü Türk kahveleri içilir ve fallara bakılırdı. O gün kahve sırası Bakiye Hanım'daydı. Kapıdaki yabancı Bir süre sonra kapı çalındı. Bakiye Hanım komşularının geldiğini düşünerek mutfaktan çıktı ve kapıya koştu. Ancak gelen kişiyi tanımıyordu... "Kimsiniz" diye sormaya kalmadan, kapıdaki adam Bakiye Hanım'ı iterek soluğu evin içinde aldı. Önce anne Bakiye'yi daha sonra da güzeller güzeli Meryem'i elindeki bıçakla korkutarak etkisiz hale getirdi. Daha sonra salonda oyuncaklarıyla oynayan U. ve Ö.'yü evin tuvaletine kilitledi. Anlaşılan "yabancı", evi uzun süredir takip ediyordu. Baba Şükrü Seyhan'ın işe gidiş, geliş saatlerini kolluyor, sinsice anne ve genç kızın evde savunmasız kalacağı zamanı bekliyordu. Daha sonradan isminin Zeki Dağlı olduğu öğrenilen şahıs, salona yöneldi. Önce Meryem'e annesinin gözleri önünde tecavüz etti. Meryem'in ve anne Bakiye Hanım'ın yalvarmaları, çırpınmaları, ağlamaları tecavüzcüyü "amacından" saptıramadı. Daha sonra öldürücü bıçak darbelerini kızın vücuduna gelişigüzel saplamaya başladı. Katilin "işi" bununla da bitmedi. Gözü dönmüş tecavüzcü, Meryem'i öldürdükten sonra anne Bakiye'ye yöneldi. Kadının gözlerinden yaş yerine adeta kan damlıyordu. Kınalı kuzusu Meryem, gözlerinin önünde tecavüze uğramış ve daha sonra hunharca katledilmişti. Anne Bakiye, başına ne geleceğini tahmin etmekte zorlanmadı. Tecavüzcü katil ise anneyi haklı çıkardı ve Bakiye Hanım'a da tecavüz etti. Ancak katil zanlısı geride şahit bırakmak istemiyordu ve düşündüğünü yaptı. Anne Bakiye Hanım'ı da kızı Meryem gibi bıçak darbeleriyle katlederek, evden uzaklaştı. Geride tuvalete kilitlenmiş, anne ve teyzesinin çığlıklarını kulaklarını tıkayarak duymamaya çalışan iki minik yavru kaldı... Ancak nasıl olduysa ne Meryem'in, ne anne Bakiye'nin, ne de minik çocukların çığlıklarını duyan olmadı. Aradan tam 42 saat geçti... Çocuklarını babaevine bırakan Ümmühan, telefonla sürekli ailesini arıyor, ancak bir türlü yanıt alamıyordu. Diğer kardeşi Filiz'i de yanına alarak, polis eşliğinde eve gitmeye karar verdi. Polis, komşulara Seyhan Ailesi'yle ilgili birkaç soru yöneltti, ancak beklediği yanıtı alamadı. Son çare kapıyı kırmaktı ve polis de öyle yaptı. Eve önce polisler girdi, arkadan Ümmühan ve Filiz... Bu kez iki kardeşin çığlıklarını "dünya" duydu... Biricik kardeşi ve anneleri salonun ortasında kanlar içindeydi ve nefes almıyordu. Ölmüş olmalarına inanmak istemiyorlardı. Güle oynaya kahvaltı etmişler, hatta babalarına yaptıkları şakalar gün boyu akıllarına geldikçe gülmüşlerdi... Ümmühan ve Filiz, içinde bulundukları durumdan bir an için kurtulup, çocukların nerede olduğunu bulmaya çalıştı. Tuvalet kapısı kilitliydi. Polisler bu kapıyı da kırdı. Ümmühan, 6 ve 4 yaşındaki meleklerini görünce ikinci kez şok yaşadı. Çocuklar, ölmek üzereydi... Minicik bedenleri açlığa teslim olmuş ve morarmaya başlamıştı. 42 saat boyunca akılları erdiğince tuvaletteki musluktan su içmiş ve hayatta kalmaya çalışmışlardı. Ancak bir süre sonra ölümün soğuk nefesi onları da etkisi altına almıştı. Polisler, çocukların nabzını kontrol etti ve derin bir nefes aldı. Daha sonra şoka giren Ümmühan'a döndü ve yaşadığının işaretini verdi. Minik yavruları gözleri önünde ölümle pençeleşen Ümmühan, rahat bir nefes aldı ve çocuklar hemen hastaneye kaldırıldı.
İlk şüpheli baba... Polis, olayla ilgili geniş çaplı bir soruşturma başlattı. Şüpheler önce ortadan birdenbire kaybolan baba Şükrü Seyhan'a yöneldi. Şükrü Seyhan aranıyor, ancak bir türlü izine rastlanamıyordu. Yapılan araştırmalar, gelen ihbarlar, polise bir nebze de olsa yardımcı oldu. Şükrü Seyhan o gün evden çıkmış ancak işine gidememişti. Tecavüzcü katil, anne Bakiye ve Meryem'e gitmeden önce, baba Şükrü Seyhan'a ulaşmıştı! Zeki Dağlı, baba Şükrü Seyhan'a bir şekilde yaklaşmış ve onunla sohbete başlamıştı. Sohbet koyulaşmış ve her nasıl olduysa, boş bir inşaat alanında noktalanmıştı. Dağlı, Şükrü Seyhan'ı daha önceden planladığı gibi öldürmüş ve inşaata gömmüştü... Esenler'de yaşanan dram burada noktalanmadı. Çünkü tecavüzcü katil, hâlâ aramızdaydı ve katliamına devam edecekti... Dramın bundan sonrasını ailenin büyük kızı Ümmühan'ın ağzından aktaralım: "Cinayetin işlendiği gün kardeşim Filiz'le birlikte evde olmadığımız için kurtulduk. Ama iki çocuğum bu kabustan hâlâ kurtulamadı. Tek başlarına tuvalete gidemiyorlar, korkudan başka bir odaya geçemiyorlar. Aylardır evimizde kabus gibi bir hayat yaşıyoruz. Uykularında ağlıyorlar." Bir ocak daha söndü Esenler katliamının üzerinden 40 gün geçmişti... Katil hâlâ ortalarda yoktu, ancak onu bulmak için Türkiye'deki tüm emniyet teşkilatı teyakkuz halindeydi. Polis, elindeki tüm delilleri, en ufacık ip ucunu bile değerlendiriyor, katile ulaşabilmek için kılı kırk yarıyordu. Sonunda başardı... Ancak yeni bir ocağın sönmesini engelleyemedi. Tecavüzcü katil Zeki Dağlı, bu arada boş durmamış ve benzer bir katliam daha gerçekleştirmişti. Kaçtığı ilde aynı "yöntemlerle" üç kişinin daha canına kıyan Zeki Dağlı, yakalandıktan sonra bütün cinayetlerini soğukkanlı bir şekilde tek tek anlattı. Seyhan Ailesi'ni katletmeden bir süre önce "Rahşan Affı"yla aramıza katılan katil zanlısı Zeki Dağlı, daha önce de 11 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz ettikten sonra boynunu kırıp öldürmüştü. Bir süre hapis yattıktan sonra "aftan" faydalanan Dağlı'nın ilk "işi" Esenler'deki katliam daha sonra da Bitlis'te 3 kişinin canına kıymak oldu. Karar 29 Eylül'de Artık söz yargıda... Zeki Dağlı'ya yardım ettikleri iddiasıyla tutuklanan Mustafa Mutlu ve Arif Çevik hakkında 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, bir kez müebbet ve 28 yıl hapis cezası isteniyor. Haklarında "üç kişiyi kasten, tasarlayarak öldürmek", "nitelikli yağma", "cinsel saldırı", "konut dokunulmazlığının ihlali", "hürriyetten yoksun kılma" suçlarından dava açıldı. Katil ve azmettirdiği iddia edilen kişilerin davası 29 Eylül'de karara bağlanacak. Ancak geride gözü yaşlı kalan ailelerin, dramı sonsuza kadar sürecek.
Servisi 
