Biz ona lisedeyken de 'Deli' derdik
Lise yıllarımdan bir arkadaşa, DeliSabri' ye rastladım. - Vaaay Savaş'ım... - Vayykardaşım,DeliSabri'm. Sıcacık güldü, adını lakabını unutmadım diye de çok sevindi. "Deli" deyişimize o zaman da kızmaz, aksine onu hak etmek için her gün yeni icraatlarda bulunurdu. Eline makas geçirip, simetriye karşı olmakla övünen resim öğretmenimizin bıyığının tek tarafını kesmeye kalkmıştı bir gün. Bir başka gün karşı sınıfı basmış, coğrafyacı Semahat Hanım'a aşık olduğu kızı gösterip, Allah'ın emriyle istemişti.
DIRDIRVIRVIR - HâlâdevamediyormudelilikSabri? - Etmez miii?.. - Demeyahu.Çolukçocuğakarıştığınıduydumama... - Mani değil. Delilik, çocuk yapmaya, evlilik yürütmeye asla mani değil. Aksine yararı bile var. - Nasılyani? - Adın deliye çıkınca sıkıştığın yerde su koyuverebiliyorsun. Karına, kaynanana, dırdıra, vırvıra, çocukların şımarıklığına, işyerinde arkadaşına, şefine, müdürüne, patronuna, rahatça ayar verebiliyorsun. - "Delidirneyapsayeridir"dedirtipmi? - Aynen. - Akıllıcavalla...
HORMONLULAR Böyle deyince patladı kahkahalarımız. Sonra biraz daha konuştuk ayaküstü. Yüzünde, gözlerinde, sözlerinde hep aynı çocuk saflığı, aynı tatlı delilik devamdı. Mutluydu kısacası. Yalan yok, imrendim. "Keşke ben de 'deli' olsaydım, neler neler ederdim" dedim. İçimden elli türlü şey geçirdim ama birinci sıraya da "Durum vaziyetleri öyle dayattığı için kendilerinin 'hormonlu' durumu bizim natürel durumumuzdan iri kıyım görünenlerin balonşişinmelerinetopluiğnebatırırdım" ı koydum. Ne güzel olurdu...