Emral ile Celal'in aşk meyvesi Hülya oldu
Celal Avşar, Ardahan'ın Hasköy kasabasında doğup büyüdü. Boylu boslu, yakışıklı, özü sözü düzgün bir adamdı. Köyde ve çevrede pek çok güzel kızın gözü gönlü vardı onda. Ama o tek bir kişiye düşürmüştü yüreğini. Yakın bir köyde hemşirelik yapan Emral Kız'a... Ama bu aşkı karşılıksız kalmıştı. Emral Hemşire bir an önce zorunlu hizmetini bitirmek, Ardahan'a gidip orada çalışmak istiyordu. Celal Bey başka çare kalmadığını anlayınca son kararını verdi. Emral Hemşire'yi kaçıracaktı. Öyle de yaptı. Bir gün aniden karşısına çıktı ve maceralı bir şekilde kaçırıverdi sevdiği kızı. Önce çok korkan, beraberliği hiç istemeyen Emral Hemşire, sonunda sevdi bu yiğit delikanlıyı. Tez zamanda o da erine, erkeğine aşık oldu ve mutlu bir çift oluverdiler. Bu mutluluğun tacı güzel yüzlü, güzel gözlü bir kız bebenin doğmasıyla takıldı. Küçük Hülya doğdu oturdukları köy evinde. Bebeğin güzelliği öylesi dil destanı olmuştu ki; civar köylerden, kasabalardan gelip görenler oluyordu minik Hülya'yı.
KADERİDEĞİŞMEDİKİ! Aradan kocaman onyıllar geçti. O çevrenin en güzel çocuğu olan 'Hülya Kız' artık Türkiye'nin en güzel, en ünlü ve en başarılı kadınlarından oldu. Hülya Avşar oldu yani. Her şeyi gelişti, değişti onun. Ama babasının annesini kaçırıp gelin ettiği, orada doğup, beşiğinde, bahçesinde, tarlasında, çamurunda büyüdüğü o köy; eski adıyla Hoçivan şimdiki adıyla Hasköy'ün kaderi pek değişmedi. "Nereden biliyorsun?" demeyin, gözlerimle gördüm çünkü.
GÖZTANIĞIYIM 'Okulda Her Şeyim Var' kampanyası için dolaştığım Ardahan'da rastlantı eseri girdim; Hülya'nın köyü olduğunu öğrenince iyice inceledim o köyü. İlk durağım, Avşar Kızı'nın dünyaya "Merhaba" dediği yer yani samanlıktan bozma, tek katlı, yığma taştan köy evi oldu. Evde kimi yengesi, kimi büyük halası, amcası ve yakın akrabası olanlar karşıladı beni. Oda oda dolaştırdılar, anlattılar.
TAŞTANTUVALETHÂLÂDIŞARIDA "Bak burası köy ebesi ve köy kadınlarının Hülya'nın doğumunu yaptırdıkları oda. İşte şu da beşiği. Burası büyük dede Sürmeli Avşar Bey'in otağı. Anası Hülya'yı bu en sıcak odada, yani burada emzirirdi. Hülya bu kilimlerin, yollukların üzerinden sahanlığa, taşlığa emeklerdi" dediler ve anlatmaya devam ettiler: "Doğduğunda bir incir ağacı dikmiştik, nasıl da büyüdü boylandı görüyor musun? En sevdiği yer bu kilerdi. Taş ocakta sütleri, paparaları pişerdi. Dedesi Sürmeli Avşar Bey, Hülya için kurdu şu salıncağı. Daha sonra o salıncakta sallanarak büyüdü bir dolu çocuğumuz. Zaten Hülya'nın beşiğinde de en az 15 bebek yattı ardından. Tuvaletimiz aynı bak. Dışarıda, taştan ve köhne..."