Cebinde paran, kursağında lokman mı var?
Önceki gün sabahın ilk ışıkları. İstanbul gece huysuzluklarından arınmak üzere. Yeni bir günün kente ve insanlarına tam güç abanmasına ramak var. Eminönü Meydanı tüm akranları, komşuları gibi görülesi bir tenhalığın son demlerini yaşıyor. İnler ve cinlerin top oyunu uzatma dakikalarına girmiş çünkü. Az sonra itiş kakış başlayacak, alıcı, satıcı, geçici, gezici, görücü binler, on binler üşüşecek meydana. Ortam yaman kalaba olacak uff.
ÜSTTEYOKBAŞTAYOK Bu vakitler güvercin vakitleridir orada. Yeni Cami'nin saçak altı, oluk yolu, taş gediği kısımlarını yatak yapıp yatmış yüzlerce güvercin. Güne ademoğlundan bi gıdım önce uyanmış, huzursuzluk duymadan toplaşıp birikmiş meydan ortasına. Bir adam beliriyor ansızın. Üstte yok başta yok kabilinden bir adam. Yorgun yüzünde yoksulluğun izleri, çelimsiz bedeninde küskünlük emareleri.
TARLAYADARI Elinde bir naylon poşet var. Azık torbası mıdır acep? Değilmiş. Kuş yemi varmış torbada. Gelip güvercin öbeğinin tam orta yerinde duruyor. Tarlaya darı eker gibi saçıyor yemleri etrafa. Yüzlerce güvercinde bir telaş bir telaş... Fotoğrafladığımı görünce mahcuplaşıyor, sesleniyor: - Çekme be abi. "Reklam yapıyor" diyecekler. İçimden yanıtlıyorum onu: - Kurban olurum ben senin reklamına. Tamam çekmiyorum. Cebinde paran, kursağında sabah lokması yok belki. Kendinden vazgeçmiş, gelmiş bir alay güvercin besliyorsun, öyle mi? Hay yaşa sen.
SICAKMISICAK Kapalıçarşı'dayım şimdi de. Gün yürümüş, öğle vakitleri olmuş. Dahili havalandırma kâr etmiyor sıcağı dövmeye. Esnaf da çarşı içi insanları da bunalma eşiğinde. Derken bir çeşme önündeyim. Yalak kısmında topalak bir yaşlı kedi oturuyor. Musluktan damlayan suya dikmiş gözünü. Uzanamıyor, dilini çeşmeye yanaştıramıyor, susuzluğunu atamıyor.
ANCAKYAVRUYA,YAVUKLUYA Bir adam görüyor onu. Önce biraz seyrediyor. Ben ikisini birden seyrediyorum ama, ne kedi farkında ne adam. Yüzünün sert hatları yumuşuyor, şaşırtıcı bir şefkat yumağı oturuyor cemaline. Elini çeşmeye uzatıp, avucuna biriktiriyor su damlalarını. Sonra kedinin ağzına götürüp içiriyor ona. Bir insan ancak yavrusuna, yavuklusuna böyle içten böyle sıcacık bakar.
KOŞUPYETİŞTİRDİ O anda genç bir çocuk peydahlanıyor arkalarından. Meğer o da görmüş kedinin naçarlığını. Gitmiş bir pet şişeyi altından kesip su kabı etmiş. Koşmuş, kediye yetiştirmek istemiş. Daha ne diyeyim ki, ne diyeyim ki bu olup bitene. İyi ki varsınız, helal olsun size be.