Okuyucu kaygıları Erdal isimli okurumuz, aşağıdaki iletiyi gönderiyor. Ekonomik bir krize odaklanmış kaygılarını güzel bir lisanla dile getirmiş:
***
Tansu Çiller'in Anayol Hükümeti'ni bozarak bir inat uğruna Refahyol Hükümeti'ni kurması ve bu hükümetin hiç tahmin edilmeyen bir şekilde sonlanması hâlâ hafızalarımızda. Bu sene 28 Şubat üzerine her kanalda belgeseller yapıldı ve 28 Şubat'ın adının tam olarak konulamadığı belirtildi. Bizim yaşadığımız şey neydi, diye soruldu, tam olarak cevaplandırılamadı. Öyle bir şeyler yaşayabiliriz ki adını 10 yıl koyamayız. Başbakan, seçimlerden önce uzlaşma arayacağını, seçenekli bir liste hazırlayarak liderler turuna çıkacağını beyan etmişti. Acaba, Devlet Bahçeli'nin bu son açıklamasından cesaret alarak bundan vazgeçip yeni bir dayatma içersine girebilir mi? Başbakan'ın % 40 oy 300-330 milletvekili beklerken uzlaşmadan bahsedip, % 47 oy ile 341 milletvekili çıkartınca bu uzlaşma kavramından uzaklaşması hiç doğru değil. Ne fark var arada? 2. bir partinin desteğine ihtiyaç var 2 seçenekte de. Yani tek başına olmuyor. Topu Abdullah Gül'e atması da hiç doğru değil. Ne diyecek yani Abdullah Gül. Önüne bir fırsat gelmişken, Ben vazgeçiyorum, mu diyecek... Başbakan'ın seçim meydanlarında Abdullah Gül'ü mağdur olarak gösterip oy istemesi, şimdi de, Sen aday olma, demesi mümkün mü? Abdullah Gül seçim kampanyasının kendi mağduriyeti üzerine kurulduğunu mu? Baykal, 'Sayın Başbakan umarım, muhalefetle işbirliği içinde, uzlaşmayla Cumhurbaşkanı seçme anlayışını sürdürmektedir" diyor. Acaba bu yeni bir krizin habercisi mi... TSK'nın 27 Nisan bildirisi halen orada durmakta ve bildiride, "Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak" yer almaktadır. AKP'ye oy veren seçmenler AKP'ye, Ben sana % 47 oy veriyorum, kimseyi dikkate alma, uzlaşma, bir aday belirle bunu da dayat, diğer partileri de oturuma girmeye zorla, "367 bulunamazsa seçime gidilir" diye tehdit et, "Tarikatlar sizi baraj altı bırakır" diye korkut, mu dedi. Böyle bir mesaj mı çıktı seçimden?
***
Egemen Bağış, Arıza çıkartmayın % 65 ile geliriz, diyor. Bülent Arınç, Öbür seçimde % 70 oy alırız, diyor. Gazetelerin yazdığına göre, Başbakan, Falanca falanca illerin belediye başkanlığını istiyorum, demiş. Sanki seçmenler çantada keklik! Türkiye'de hiç mi akıllı adam yok, Başbakan'a tavsiye ve telkinlerde bulunacak. Türkiye bu devlet-millet çatışmasına dayalı siyaseti 1960 öncesi gördü. Bunun acı faturasını ödedik, yetmedi mi? Başbakan'a bence burada çok büyük iş düşüyor. Devlet Bahçeli topu kucağına attı. Öyleyse Abdulah Gül'ü ve partisini ikna etmelidir. Türkiye'nin dengelerini anlatmalıdır. Aday olmamasını, hem partisi hem de ülkemiz için istemelidir. Kaygılıyız, hem kemdimiz hem de ülkemiz için. Şu anda insanların bankalardan kullandığı kredilerin toplamının 100 milyar dolar olduğu söyleniyor. Kredisini, krediyle ödeyen insanlar var. % 80 değerli bir kur ve 30 milyar dolar döviz açığı olan bir ülkede nükleer bomba üzerinde oturduğumuz kesin. Cenab-ı Allah uzlaşmayı ihsan etsin. Dua etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Saygılarımla...