Sözleşmelinin çilesi bitmiyor Milli Eğitim, öğretmen açığını kapatmak için sözleşmeli sistemi uyguluyor. Ama bundan kimse memnun değil
Sözleşmeli öğretmenlerden her gün onlarca mektup alıyorum. Sıkıntılarını anlatıyorlar. Bir tanesi şöyle: "Şanlıurfa'da sözleşmeli öğretmen olarak çalışıyorum. Ama gerçekte yarım öğretmenim. KPSS'ye girdim. Üniversitede hiç okula gelmeyen ve son 2 ay gece-gündüz demeden ders çalışanlar sınavı kazandı. Kadrolu olarak atandı. Öğretmenlik aşkıyla yanıp tutuşanlar ise KPSS'den düşük puan aldığı için atanamadı. Ben de 2006'da sözleşmeli olarak atandım. Önce 4/C'de çalıştık. Ondan sonra Danıştay'ın iptaliyle 4/B'ye alındık. Bakanımız Eylül 2006'da sözleşmeli öğretmen ile kadrolu öğretmen arasında fark kalmayacağını söyledi. Tayin hakkım yok. Emekli olup olmayacağımız da belli değil. 200 bin işçi kadroya alınırken, Sayın Bakanımız bize üvey evlat muamelesi yaptı. Öğrenciler sözleşmeli olduğumuzu bildiği için bize öğretmen gözüyle bakmıyor. Veliler, öğrencileri sözleşmeliye vermek istemiyor. Öğretmenler arasındaki bu ayrım ontadan kaldırılsın."
'GELECEK BELİRSİZ' Bir başka mektup ise şöyle: "Bizlerin yani sözleşmeli öğretmenlerin daimi çalışma teminatı yok. Geleceği belirsiz, özlük hakları kısıtlı ve yetersiz. Yıllık sözleşmeler kolayca feshedilebiliyor. Gelecek kaygısı taşıyarak mesleğimizi yapamıyoruz."