MENDERES'in Demokrat Parti'si, "Yeter, söz milletindir!" sloganıyla demokrat bir imaj çizdi, seçimi aldı...
***
Yeter, söz milletindir!
Yeni dünya düzeninin ana konseptini demokrasi oluşturuyordu. Zamanın ruhuna uygun olarak 'Yeter, söz milletindir!' sloganı, Demokrat Parti'ye gerçekte olmadığı kadar demokrat bir imaj kazandırmıştı. Parti bu imajla iktidara geldi..
Cumhuriyet'in ilanından 1946'ya kadar, Türkiye tek partiyle yönetildi. Bu dönem, serbest seçimlerin olmadığı bir dönemdi. Bağımsızlık mücadelesinin ardından ulusal birlik sağlanmış ve yönetim şekli olarak cumhuriyet tercih edilmişti. Kurtuluş Savaşı'nı organize eden irade, Cumhuriyet Halk Partisi'ni kuran, CHP'nin ve devletin başkanlığını elinde tutan, TBMM'yi ve hükümeti ülke ve dünya koşullarına göre dilediğince oluşturan mutlak bir iradeydi. Kurucu iradenin halk tarafından seçilmek gibi bir derdi olmadığı gibi; O'nun ölümüyle işbaşına gelen İsmet İnönü'nün de olmamıştı. İnönü; tamamı CHP'li olan TBMM üyelerinin tek adayı olarak ve Meclis tarafından seçilmişti. 26 Aralık 1938 tarihinde toplanan CHP'nin 1. Olağanüstü Kongresi, Atatürk'ü 'Ebedi Şef', Cumhurbaşkanı İnönü'yü de 'Milli Şef' ilan etmişti. 1946 yılına kadar yapılan seçimlerin serbest seçimler olduklarını söyleyebilmek kolay değildi. 1946 yılındaki ilk çok partili genel seçimler, bir 'baskın seçim'di. Pek çok seçim bölgesinde seçmenler üzerinde CHP'ye oy vermeleri yolunda baskı kurulmuş, oy sandıklarına el konularak sonuçların değiştirilmesi gibi olaylar nedeniyle, kuralına uygun bir seçim süreci de yaşanmamıştı. Gerçek anlamıyla ilk çok partili özgür seçimler 1950 yılında yapılmış, ülkemizdeki seçim kampanyaları da ancak 1950 genel seçimlerinde 'kampanya' denilebilecek düzeye gelebilmişti. RADYO PROPAGANDAYA AÇILDI 1946'ya kadar tek parti olma ayrıcalığıyla ülkeyi yönetmiş olan CHP için kitlelere ulaşmak gibi bir problem yoktu. CHP; hükümetin, devletin ve bürokrasinin efendisi, hatta kendisiydi. Uzunca bir dönem, CHP il başkanları, bulundukları ilin valileri kabul edilmişlerdi. Kadroları iktidarca atanan, ülkenin en etkin kitle iletişim organı radyoyu, CHP denetliyordu. Pek çok günlük gazete ya CHP çizgisindeydi ya da CHP'nin kontrolündeydi. 14 Mayıs 1950 genel seçimleri yaklaşırken, Demokrat Parti'nin propaganda kurmayları ülkenin en ücra köşelerindeki seçmenlere kadar ulaşabilmenin yollarını arıyorlardı. Ama, iletişim teknolojileri oldukça yetersizdi. Gazeteler birçok şehre 2-3 gün sonra ulaşabiliyordu. Televizyon henüz Türkiye'de yayına başlamamıştı. Demokrat Parti'nin Meclis'teki yoğun talebiyle 5392 sayılı yasada değişiklik yapıldı ve seçimlere katılan partilere radyo yoluyla seçim propagandası yapma hakkı verildi.
'SOKAĞA HAKİM OLMAMIZ GEREK' Radyoda elde edilen imkanın yanı sıra, seçmene CHP ve devlet ikilisinin engellemelerine takılmadan ulaşabilecek alternatif bir kanal daha gerekliydi Demokrat Parti'ye. Ve o kanalı, kapalı bir toplantıda söylediği "CHP'nin devlete hakimiyeti bugün için sarsılmazdır. Bizim bunun aksine sokağa hakim olmamız lazım. Zira, sokağa hakim olan, sandığa hakim olur; sandığa hakim olan ise devlete..." sözleriyle Kurucu Genel Başkan Celal Bayar işaret eder: Sokaklar!
'YETER,SÖZ MİLLETİN!' Demokrat Partililer, o kanalı tutkuyla kullanırlar. Seçim öncesinde radyoda yürütülen propagandaya paralel olarak partinin çok yaygın bir afişleme yaptığı görülür. 'Yeter, söz milletindir!' sloganı ve bir elden oluşan, yalın ve kolay anlaşılır afişlerle, yurdun her yeri donatılır. Demokrat Parti mitingleri, neredeyse ikinci bir 'Kurtuluş Savaşı' atmosferinde gerçekleşir. Yurdu müthiş bir heyecan kasırgası sarmıştır. O güne kadar fikri pek sorulmayan, yönetime karıştırılmayan, CHP'nin seçkin aydın ve asker kadroları tarafından neredeyse adam yerine konulmayan kasabalı ve köylü 'çarıklı erkan' yönetime gelmenin kokusunu almıştır ve iktidara yaklaşmanın o karşı konulmaz heyecanı içindedir.
CHP İLK KEZ MUHALEFETTE 1950 genel seçimlerine girerken Türkiye'nin nüfusu 20.947.045'tir. Seçmen sayısı 9 milyona yaklaşmıştır: 8.905.743 seçmen kitlesinin yüzde 89,3'üne karşılık gelen 7.905.743 kişi, o gün, 14 Mayıs 1950 günü, sandığa gider, oyunu kullanır. Akşam zor olur. DP'liler dahil herkes korku ve merak içindedir. CHP'deki korku, meydanların sandıklara yansımasında dozun kaçıp kaçmayacağıdır. DP'lilerdeki korku ise sandıktan meydanlardakine paralel bir sonuç çıkması halinde, kendilerine hükümet etme şansının verilip verilmeyeceğidir. Oylar sayıldığında, kimsenin kolay açıklayamayacağı bir manzarayla karşılaşılır. Nasıl olmuşsa olmuş, sandıklardan, oy kullanan seçmenlerin toplamından 150.000 fazla; 8.051.650 geçerli oy çıkmıştır. Geçerli oy sayısı açısından manzara; salt ülkemiz için değil, dünya seçim tarihi için de ilginçtir. Ne var ki, olan olmuş, DP geçerli oyların yüzde 53'ünü almış ve 408 milletvekili çıkartarak iktidarı ele geçirmiştir. Cumhuriyet'i kuran CHP ise yüzde 40'lık oya karşılık, kendi imzasını taşıyan seçim sisteminin azizliğine uğramış ve 69 sandalyede kalmıştır.
SLOGAN ÖZGÜRLÜĞE ÇAĞIRIYORDU 1950 genel seçiminde Demokrat Parti tek bir sloganla iktidara geldi: 'Yeter, söz milletindir!' Bu slogan, siyasal iletişim tarihimizin ilk ve en etkili sloganı olarak kabul edilir. Demokrasi tarihimizdeki hiçbir slogan ve afiş, bu denli bir güce ve hatırlanma oranına sahip değildir. Bizce bunun 3 nedeni var: 1. Slogan çok haklı bir özleme cevap veriyordu. Olağanüstü koşulların zorlaması sonucu da olsa CHP iktidarları, 27 yıldır siyasal ve ekonomik baskı programları uyguluyorlardı. Kitleler, dayanağı, meşruiyeti ya da amacı ne olursa olsun CHP'nin zora dayalı uygulamalarından bir an önce kurtulmak istiyorlardı. 2. Hitler sonrası dünya yeniden şekilleniyordu. Yeni dünya düzeninin ana konseptini demokrasi oluşturuyordu. Tam da zamanın ruhuna uygun olarak, slogan, sahiplerine gerçekte olmadıkları kadar demokrat bir imaj kazandırmıştı. 3. Seçim meydanlarındaki, heyecanı yüksek kalabalıklar, değişimin zamanının geldiğini avaz avaz bağırıyordu. Slogandaki özgürlük talebi ve vaadi, kitlelerin beklentileriyle muazzam örtüşmüştü.