Uzun süreli uykusuzluk ve aşırı yorgunluğun epilepsi (sara) nöbetlerini tetiklediğini söyleyen uzmanlar, 'Koşullar oluştuğunda her beyin nöbet geçirme potansiyeline sahiptir' diyor.
Normal sinir hücre fonksiyonunu etkileyebilecek, hasara neden olabilecek herhangi bir durum epilepsi nöbetlerine yol açabiliyor. Epilepsi hastalıkları, nedeni bilinmeyen (idiyopatik) veya altta yatan beyinle ilgili bir bozukluğa bağlı (semptomatik) olarak sınıflandırılıyor. Nedeni bilinmeyen epilepsilerin daha çok genetik geçişli olduğu düşünülüyor. Kişiye anne veya babasının genleri vasıtasıyla taşınıyor ve bu genleri alanların bazılarında hastalık ortaya çıkıyor. Hastalıklı genler bir sonraki nesile geçebiliyor. Özellikle akraba evliliği sonrasında bu bozuk genler hem anneden hem babadan kişiye geçiyor ve hastalığın ortaya çıkma riski daha da artıyor.
NELER YOL AÇIYOR? Hastalığa yol açan diğer etkenler şöyle sıralanıyor: * Kişi anne karnında henüz cenin halindeyken oluşan gelişimsel beyin bozuklukları. * Zor doğumla ilişkili olarak bebeğin beyninde oluşan değişiklikler. * Geçirilen bazı hastalıklar. * Çeşitli toksik ilaçların kullanımı sonucu oluşan hasarlar. * Erişkin yaşlarda yaşanan damar tıkanıklıkları. * Başa gelen darbelere bağlı olarak ortaya çıkan beyin dokusu hasarları. * Beyin cerrahisi girişimleri. * Beyin dokusunun veya zarlarının tutulduğu enfeksiyonlar (ensefalit, menenjit) ve tümörler.
KENDİLİĞİNDEN GEÇER Mİ? Sara nöbetleri, vücutta kalsiyum, magnezyum, sodyum dengesizliği, zehirlenme, kandaki şeker düzeyindeki aşırı düşme veya yükselmeler, başa gelen darbe ya da merkezi sinir sistemi enfeksiyonları sırasında da görülebileceği gibi, durumun ortadan kalkmasıyla da sonlanabilir. Kan şekeri tekrar normal düzeylere yükseltilince hasta da nöbet geçirmez. Bu tip durumlar, kalıcı hasar bırakmadığı ve nöbetler kendiliğinden tekrarlamadığı sürece kişide epilepsi hastalığından söz etmek doğru olmaz. Koşullar oluştuğunda her beyinin nöbet geçirme potansiyeli doğal olarak mevcuttur. Uzun süreli uykusuzluk, aşırı yorgunluk gibi durumlar ise epilepsi nöbeti geçirmeyi kolaylaştırır. Bunun yanı sıra epilepsi tanısı olan hastaların bir kısmında, uykusuzluk, yorgunluk, ateşli hastalık, adet dönemi, alkollü içki kullanımı, stres gibi bazı çevresel faktörlerin etkili olduğu gözlemlenmiştir. Bu faktörler epilepsi nöbetlerinin ortaya çıkışını, beyin sinir hücrelerinin uyarımını artırarak kolay bir hale getirir.
YAŞ SINIRLAMASI YOK Gelişmekte olan ülkelerde travma ve enfeksiyonlar daha sık görülür. Bunun nedeni ise sorunlu doğumlara, yetersizliklerden dolayı müdahalede geç kalınmasına bağlıdır. Ancak hastalık her yer ve zamanda görülebilir. 18 yaş altının, özellikle çocukluk çağı epilepsilerinin oluştuğu dönem olması, 65 yaş üstünde, beyin damar tıkanıklıklarının, beyin tümörlerinin ve yaşlılığa bağlı travmaların artması nedeniyle epilepsi hastalığının görülme sıklığı da artar. Bazı epilepsi tiplerinde nöbetler refleks olarak özel durumlarda tetiklenebilir. Bunlar arasında başa sıcak su dökülmesi, parlak yanıp sönen ışıklar görülmesi, yemek yeme ve hastada bazı melodiler ile oluşan epilepsiler sayılabilir.
NASIL TEŞHİS EDİLİYOR? Epilepsi tanısı, büyük oranda hastadan veya nöbetleri gözlemleyen hasta yakınlarından alınan hikayeye dayanılarak konuluyor. Özellikle nöbetlerin tipinin belirlenmesi aşamasında hastanın geçirmekte olduğu nöbetlerin oluş tarzı büyük önem taşıyor. Örneğin; nöbet esnasında kolda veya bacakta kasılma, başın gözlerin bir yöne dönmesi, nöbet öncesinde oluşan bazı anormal his veya duyumlar gibi belirtiler nöbetlerin kaynaklandığı alanın ve elbette nöbet tipinin belirlenmesi açısından yardımcı oluyor. Nöbet tipinin doğru belirlenmesi, doğru ilaçların kullanılması açısından da büyük önem taşıyor.
ANAHTAR SORULAR Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Epilepsi ile Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. Çiğdem Özkara, hekimin sorabileceği bazı sorulara hazırlıklı olmak gerektiğini belirterek, bu anahtar soruları şöyle sıralıyor: - Nöbetten önce de garip bir his, korku, koku, tad duyumları, sesler işitiyor muydunuz? - İyi biçimlemiş veya sadece renklerle şekiller tarzında görüntüler görüyordunuz? - Tam o sırada ne yapıyordunuz? - Herhangi bir ilaç veya alkol aldınız mı? - Nöbetle ilgili herhangi bir şey hatırlıyor musunuz? - Dil ısırma, idrar kaçırma gibi bir durum oldu mu?
EN ÖNEMLİ TETKİK EEG Tanıya yardımcı olmak için yapılan incelemelerden en önemlisinin elektroansefalografi (EEG) kaydı olduğunu belirten, Prof. Dr. Çiğdem Özkara, "Beynin çalışması hakkında bize son derece önemli veren EEG kaydı, kafa derisine yerleştirilen elektrotlar yoluyla beyin dalgalarının kaydedilip bilgisayar ortamına veya kağıtlara yazdırılmasından oluşur. Bu kayıtlarda epilepsi ile ilişkili olduğu bilinen elektriksel aktivite bozukluğunun varlığı tanının kesinleşmesinde ciddi rol oynar" dedi.
TEKRARLANMA OLASILIĞI Dalga aktivitelerine bakarak nöbet tipinin ve epilepsi hastalığının ayırt edilebildiğini söyleyen Prof. Dr. Özkara, tedavi sürecinde aralıklı olarak EEG çekimlerinin tekrarlanabileceğini vurguluyor. "Bu tetkik genelde 30 dakika süreyle, uyanık ve sakin bir durumdayken yapılır" diyen Prof. Dr. Çiğdem Özkara, "Ancak hekim gerekli gördüğü taktirde uykusuzluk sonrası ve uyku halindeyken de yapılabilir" şeklinde konuştu.
SONUÇ VERMEYEBİLİR Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Bora da, EEG'nin kısa süreli bir tetkik olduğunu, bu nedenle herhangi bir bozukluğun ortaya çıkmayabileceğini ifade etti. Prof. Dr. Bora, bu konuda şöyle konuştu: "Normal EEG epilepsi olmadığını göstermez. Kuşku halinde tekrarlayıcı çekimler istenebilir. Bazı EEG bulguları sıklıkla epilepsinin göstergesidir. EEG çekimi sırasında hastaya herhangi bir elektrik aktivitesi verilmez. Tetkikin acı verici özelliği veya hasta açısından zararlı olabilecek hiçbir yönü yoktur. Sadece EEG bulgularına bakarak epilepsi tanısının konulması ve ilaca başlanması doğru bir yaklaşım değildir." Özel durumlarda PET veya SPECT denilen farklı görüntüleme yöntemlerinin de uygulandığını anlatan Prof. Dr. İbrahim Bora, "Bilgisayarlı beyin tomografisi X ışınları ile çalışan ve beynin görüntülenmesini sağlayan başka bir tetkik yöntemidir. Beyin dokusundaki yapısal bozuklukları incelemede kullanılır" dedi. TAHLİLİ DE YAPILIYOR Epilepsi hastalığının teşhisinde gelişmiş teknolojik aletlerin yanı sıra kan tahlillerinden de yararlanılıyor. Kan tahlilleri hem genel sağlık durumunu değerlendirmek, hem de epilepsiyle ilişkili olabilecek başka hastalıkları belirlemek amacıyla yapılıyor. Vitamin eksiklikleri, metabolizma hastalıkları, elektrolit dengesizlikleri gibi durumları araştırmak, hastalığın takibinde ise ilaçların yapabileceği yan etkiler açısından ve ilaç kan düzeylerini tespit etmek için de kan testlerine başvuruluyor. Kan düzeyleri belirlenecekse tercihen hastanın sabah dozunu almadan önce kan vermesi gerekiyor. Ancak bu tetkikin ilaç değişikliği yapılacağı zaman, ilacın yetersiz veya aşırı alımından şüphe duyulduğunda istenmesi uygun oluyor.