Ekranlar kılıbık evdekiler kıytırık
Adamın hası, reklam filminde oynar, karısının- kızının maskotu olurmuş. Son günlerde şaşırıp da reklamları izlemeye kalkanlar bunu böyle bildi. Misal Ümit Karan! Ünlüler dünyasının en taş fırın erkekleri daima futbolcular arasından çıkmıştır. Mankenlerle gezerler, bir İzmirli'ye kapılmazlarsa mahallenin en 'güzel ve temiz' kızıyla evlenirler. Ama gelin görün ki sahalarda hakeme aslan gibi kükreyen beyler, reklam filminde süt dökmüş kuzuya dönerler. Ümit Karan'ın durumu da bundan ibaret. Her türlü sakarlık, şaşkınlık, bilmezlik onda... Akıl veren, yol gösteren, gülerek azarlayan roller hanımda... Bir başka tarafta Mazhar Alanson ve Biricik Suden'in oynadığı reklam var ki, korku filmi tadında... Üzerine dublaj yapılsa, az kaldı birazdan kadın, adamın tepesine binecek sanırsınız. Reklamı orijinal haliyle izlediğinizde de Mazhar Alason'un konserlerinden neden bu kadar garip kıyfetler giydiğini anlarsınız! Nihayetinde MFÖ'nün M'si tersine dönmüş, olmuş Avrupai W. Nerede bakışıyla dağları titreten Türk erkeği, nerede Nirvana'ya ulaşanların titrekliği... Yakışıklı Amcamız İlhan Şeşen'in de durumu pek farklı değil. O da karısına elleriyle yemekler hazırlarken duygusallığını işin içine katıyor. Kızının karşısında ezik bir baba, karısının aşkını anlatırken "Kızım annende seni buluyorum" deyip vur saza... Valla, reklamları izlemek eğlenceli de inanmak biraz zor! Dünyada kadına karşı şiddetin en fazla olduğu ülkelerden birisinde yaşadığımızdan ötürü olsa gerek, bu tipler sanki sadece reklamlarda yaşar gibi geliyor. Gerçek hayatta kaç çift tanıyorsunuz ki, kadın adamı azarladıkça kocası mazbut mazbut bakıyor... Sonra da mutlu birliktelik devam ediyor... Çoğunlukla kadın azar faslına başladı mı adam ya daha da çok bağırıyor ya da bu konuşma kapının üzerine vurulup gidilmesiyle son buluyor. Reklamlar ise bir tek hayalleri besliyor. Kadınlar, kendisine kuzu, çevreye kurt bir erkek arıyor. Erkekler, son derece çekici, bakımlı, akıllı ama tecrübesiz bir kadın hayali kuruyor. Başından bir evlilik ve birçok aşk geçen Tuba Ünsal bile, bunca yaşanandan sonra beyaz atlı prensin tarifini şöyle yapıyor: Bana karışmayacak. Beni kıskanmayacak. Gerektiğinde başka evde kalacak. İhanet etmeyecek. Gel deyince gelecek, git deyince gidecek. Ne konuşacak, ne susacak. Parayı versin, aşkı versin, dertler onda kalacak. Tabii böyle bir insan bulunursa Gönül Yazar el değmemiş bakire olacak, Banu Alkan atom fiziği ile uğraşacak... İnsanlar böyle gerçek olmayan tiplere özenmeye devam ettikçe de elbette mutluluğu asla bulamayacak. Anlaşamadıkları için değil, herkes mükemmeli aradığı için boşanmalar artacak. Ekranda gösterilen idollerin kılıbık, evdeki 'kıytırık' sanılanların, her insan gibi hatalarla dolu olabileceğini kabul edenler evlilik sınavından tam puan alacak...