Tanımadığı ve psikolojisini bilmediği bir takım hakkında iddialı yorumlarda bulunmanın ahmakça olduğunu belirten genç çalıştırıcı "100.Yıl'da Fenerbahçe'de olmayı çok isterdim" dedi. Ancak Kocaman, Beşiktaş ve G.Saray'da da görev yapabileceğini söyledi.
Sağlıksız bir futbolumuz var. Krizlerle yaşanan ve her olayın abartıldığı bir ortamdayken de büyüyebilmek güç oluyor
'Kurt kuzuyu yiyeceği zaman suyu bulandırır'. Futbolda istenmiyorsanız yöneticilerin kullandıkları basit taktikler vardır
* Futbol serüveniniz nasıl başladı? 5-6 yaşımdan beri topun peşinde koşuyorum. Lisanslı futbol yaşantım, 1980'li yıllarda Kabataş Altınmızrak'ta başladı. Profesyonel olarak 1984'te Sakarya'da oynarken; 1988'de F.Bahçe'ye transferim gerçekleşti. 1996'da ise İstanbulspor'daydım. Türk futbolunda, ancak büyük takımlarla girdiğiniz ilişkilerden sonra var olabiliyorsunuz. Ya da bu yerlere ulaşamadan piyasadan siliniyorsunuz. Futbolu bıraktıktan sonra da teknik direktörlük görevine geldim ve Ankaraspor'dayım. * Ali Şen sizi ve Oğuz'u F.Bahçe'den neden gönderdi? 'Kişisel bir konu yüzünden oldu' deme şansım yok. Keyfi bir karardı, diye düşünüyorum. Bazı yöneticilerde sağlıklı düşünme ve organize işler yapma gibi asıl unsurlardan olmadığı için, futbolcuların kaderi de o kişilerin dudağının arasından çıkacak lafa bağlıdır. Maalesef futbol dünyamız halen böyle işliyor. Liyakat, çalışma azmi ve yeterlilik gibi elinizdeki öğeler daha tali gerekçeler... * 1995-96'da Trabzon maçının ardından rakip lehine sözleriniz etken olmuş mudur? F.Bahçe'den ayrılmamıza neden olarak gösterilenler kılıftı. Çünkü ben, futbolun spor olduğunu ve oyuncuların ellerinden geleni yapmasına rağmen her şeyin her zaman yolunda gitmeyeceğiyle ilgili konuştum. Akıl sağlığı yerinde herkesin anlayabileceği şekilde söylenmiş sözdü. 32 karşılaşma sonunda bir maça bağlı kalarak kazanamayınca hain, kazanınca kahraman olunmayacağını ifade etmek istemiştim. * Ya da Ali Şen'in maç öncesi prim istemenize kızmış olma ihtimali var mı? Aslında bu durum her futbol takımının bütçelerinin sağlıklı olmaması ve oyuncular ile yöneticilerin ilişkilerinin mesleki çerçevede ilerlememesinden kaynaklanıyor. Takım arkadaşlarımız, maç öncesi yapılması gereken transfer-prim ödemelerini Oğuz'la birlikte yönetime aktarmamızı istedi, yaptık. Gerçi, 'Kurt kuzuyu yiyeceği zaman suyu bulandırır'. Bunlar özellikle futbolun içinde yöneticilerin kullandıkları çok basit taktikler. Büyük takımlarda 'Maçtan önce prim istedi' gibi meşru konu ortaya atılır. Futbolcu ne derse desin sesini duyuramaz. Egemen olan yönetici, basındaki arkadaşlarıyla pozisyonu hazırlar. İstenmiyorsanız veya sevilmiyorsanız bir açığınız kılıfına uydurulur ve gönderilirsiniz. * Ankara son 3-4 senedir iyi bir futbol sergiliyor. Fakat sürekli beraberliklerin takımı olmasındaki neden nedir? Ankaraspor, diğer sezonlara bakıldığında şu anda çok daha iyi durumda... Ter dökerek, emek harcayarak almış olduğunuz beraberlik veya mağlubiyet ayıp değil... Kazanmayı, kaybetmeyi ya da beraberliği kurgulayamazsınız. Bu yanıtımın; spora özellikle de futbola karşı değer gösteren insanlara yeterli geleceğine inanıyorum. Şu ana kadar 17 beraberliğimiz oldu, ama daima hakim olan taraftık. Çok gol kaç ı r d ı k ve birçok pozisyona girdik, ancak fırsatları değerlendiremedik. Ben bu durumdan memnunum. Ankaraspor, şu anda bu beraberlikler sayesinde ligin en rahat takımı... Geçen sezon son maçta kümede kalınca, üç büyüklerden sonra Anadolu takımları arasında en yüksek fiyatları vererek büyük transferler yaptık. Bugüne baktığımızda 19- 24 yaş arası genç oyuncularla son derece başarılı şekilde oynuyoruz. Açıkçası kendi becerimin yanı sıra böyle futbolcuları yakalayabilmek de benim için büyük bir şans. Futbol, tohumu attıktan sonra hemen ürün verebilecek bir alan değil... Sağlıklı ortamı yakalayabilmek için etap etap ilerlersiniz. * Son yılların futbolu hakkında düşünceniz nedir? Futbolumuz, 1996'da özellikle G.Saray'ın iyi jenerasyonuyla çıkış yaptı. Bana göre bu planlanmış, programlanmış ve başarılmış bir durum değildi. Konjonktürün, yani iyi antrenörün, iyi oyuncu grubunun yakalanmasıydı. Ve bu jenerasyon, ufak tefek eklentilerle hem G.Saray hem de Milli Takımımızı yıllarca ayakta tuttu. Ancak iyiler yaşlanmaya başlayınca düşüş oldu. Türk futbolu şimdi biraz daha programlı çalışmalar ve kaliteli futbolcu larla Avrupa standardını oluşturan doğrulara doğru gitmeye başladı. Yalnız çok sağlıksız futbolumuz var. Sürekli krizlerle yaşanan ve her olayın abartıldığı bir ortamdayız. Dolayısıyla bu ortam içerisinde de büyüyebilmek güç oluyor. Ama geneline baktığımızda gelişme safhasında olduğumuzu düşünüyorum. * 100. Yılı'nda Fenerbahçe'de olup şampiyonluğu tatmak ister miydiniz? Hem de çok isterdim. 100 yıl yaşamak ve sürekli gelişmek kolay değil... Önemli bir dönüm noktası. Bu orada bulunanlar için büyük şans... * Sarı-Lacivertli kulübe kırgın mısınız? İlke edindiğim şeylerden bir tanesi de; benim için bugün önemli... Sağlıklı bir şekilde nefes alıyoruz. Yarın için planlar yapmalıyız. Dün dünde kaldı. Ancak geçmişten de ders alınmalı... O zamanki kırgınlığımı ve hesaplaşmamı kendi içimde barındırmamaya çalışıyorum. Çok şükür ben ayaklarımın üzerinde futbolun içerisinde bazen önemli bazen de önemsiz bir figür olarak devam ediyorum. * F.Bahçe'ye geçme düşünceniz var mı? F.Bahçe için yaşıyorum ve orada olmalıyım, diye yırtınsam da kendim söyler kendim dinlerim. Bu, yaptığınız işle orantılı. Beşiktaş, G.Saray ve F.Bahçe tıpkı üniversite gibi... Buralarda kontrolü sağlayabilecek statüye sahip olmanız gerekir. Gidin veya gitmeyin yetkinliğe sahip olduğunuzu gördüğünde F.Bahçe zaten alır. İşinizde iyiyseniz bütün kulüplerin kapıları açıktır. * Galatasaray ya da Beşiktaş gibi büyük takımlardan teklif gelse çalışır mısınız? Bu işten para kazanıyoruz. Her futbolcu büyük takımlarda oynamak, her hoca da çalışmak ister. Bu kulüplerde sunulan olanaklar çok iyidir. * Eğer mevcut F.Bahçe kadrosu sizin elinizde olsaydı neler yapardınız? Dışarıdan gördüğüm ve tanımadığım bir kadro... Hepsi yaşayan canlı ve psikolojilerini dahi bilmediğim halde yorum yapmam çok ahmakça olur. Üstüne alınan da hiç umurumda değil... F.Bahçeli futbolcuları en iyi tanıyan ve sorunları en iyi bilen Zico'dur. Hocanın yeterliliğini değerlendirecek de kulübün yöneticileridir. * Türk futbolundaki yabancı antrenör merakı için ne düşünüyorsunuz? Antrenörlükte iyi antrenman yaptırmak takımı daha iyi bir hale getirmiyor. Futbolda iletişim de çok önemli... Eğer oyuncu grubunu ikna edemiyor ya da konuşurken doğru yolu bulamıyorsanız bir yere kadar gidebilirsiniz. Yerli ya da yabancı ayrımından ziyade iletişimi sağlayabilecek unsurlara sahip olmak en önemlisi... Bence; aynı kültür ile beslenebilmek ve aynı dili konuşabilmek oyuncuları yönlendirmek açısından büyük avantaj sağlıyor.