Bu iş şirket yönetmeye benzemiyor
Gördünüz. Geçen hafta Ribery'nin durumu için "komedi" diye yazdık. Mürekkebi kurumadan beklenen haber CAS'tan geldi. Ribery haklı çıktı. Bu sonucu Galatasaraylı taraftarlar nasılsa bekliyordu. O yüzden gülüp geçtiler. Ama asıl şoku yöneticiler yaşadı. Gerçi onlar hala "Yok canım bir yanlışlık olmalı" diyorlar. Eee tabi 'elimize yüzümüze bulaştırdık' diyecek halleri yok. Benim bildiğim bu işte en yüksek mahkeme CAS değil miydi? Eee o makamın aldığı karar siz değil, Ribery haklı diyorsa, bizimkiler daha nereye başvuracaklar onu anlayamadık. Mars'ta bir futbol üst mahkemesi varsa o ayrı.. İş işten geçti. Marsilya'nın "yahu alın şu parayı kapatın konuyu" dediği 3milyonEuro da gitti. Değil bir bardak soğuk su, buzlu Ayvalık ayranı da içsen bu acıyı serinletmeye yetmez.. Gelelim işin özüne. Ha Ribery, ha Kleberson ha Ortega.. Baktığınızda 3 futbolcuda da aynı sorunlar yaşandı, yaşanacak da. Üç büyük kulübün başında üç saygıdeğer işadamı var.. Özel işlerine bakarsanız şirketleri gayet iyi durumda. Kar ediyorlar, istihdam yaratıyorlar. Ama bu üç saygıdeğer insan başkanlıklarını yaptıkları kulüpleri en az şirketleri kadar iyi idare edebiliyorlar mı? İşte o soru işareti. Kendi işlerini profesyonel yöneticilere bırakmayı kurumsallaşmanın temel niteliği olarak görenler, iş asırlık kulüplere geldiğinde neden inatla tek adamı oynamak isterler? Kendi şirketlerinde hesaplar muazzam titizlikte tutulurken, başkanlıklarını yaptıkları kulüplerde futbolcuların alacak vereceklerini bir köşeye yazamayacak kadar aciz olmanın ne gibi bir açıklaması olabilir? Yani görünen o ki; bu iş şirket yönetmeye hiç benzemiyor...